=22=

14 0 0
                                    

içimdeki acıyı hiçe sayarak arabanın kapısını kapattım ama eve giderek anneme yalan söylemekten bıkmıştım hem melisayı da merak ediyordum aynı hızla ve trafiği umursamadan deniz kenarına gittim arasamda melisayı bir türlü göremiyordum kayalıklardan aşşağıya eğilerek melisaya bıraktığım montu kumun kenarında gördüm bir an aklıma gelen  kötü düşünceyle merdivenlere yöneldim ve merdivenleri 

-melisaaaa diye bağırarak korkuyla inmeye başladım bmerdivenlerin sonunda kafamı sağa çevirdiğimde koca kayalığın dibine sokulmuş bağdaş kurmuş oturuyordu beni görünce

-hoşgeldin dedi gülümseyerek neden bağırıp duruyorsun 

-bir an montu görünce korktum sana birşey oldu sandım dedim gülerken gözünden yaşlar süzülmeya başladı  yanına oturarak

-sorun ne dedim

-sorun yok mutlu oldum biri tarafından düşünülmek hoş hemde doğum gününde tek başına bir kayalıkta otururken 

-bugün doğum gününmü dedim şaşkınlıkla sadece kafa salladı

-19 oldum duyunca çok şaşırmıştım gerçekten henüz çok küçüktü ben daha büyük olduğunu düşünmüştüm fark etmiş olacak ki

-çokmu şaşırdın dedi gülerek

-hayır ama gitmem gerek diyerek apar topar kalktım rastgele bir markete girerek bir çikolatalı pasta kestirdim gözüme onu almak istediğimde 

-not kağıdına ne yazmamızı istersiniz? diye sorunca düşünmüştüm onun daha neyim olduğunu bile bilmiyordum ama saçları geldi aklıma saçları çok uzun ve altın sarısıydı ne kadar bakımsız olsada en güzel yeri kesinlikla altın sarısı saçlarıydı 

-iyiki doğdun deniz saçlı kız dedim karşımda duran bayana kağıda yazdıktan sonra pastanın yanına kağıdı koyarak kutuyla birlikte verdiler pastayı aldım ve koşarak melisanın olduğu yere gitmek için merdivenleri indim ama pastanın bozulmaması için bu kez teker teker iniyordum telaşlı halimden beni çabucak gören melisa ayağa kalktı ve elimdeki kutuya baktı

-o ne öyle dedi? eli ayağı titremeye başlamıştı yüzündeki şaşkınlık gözlerinden okunuyordu ve uzattım 

-bakmaya ne dersin? 

titrek bir şekilde aldı pastayı ve yere oturdu kutuyu yere koyarak yavaşça açtı kutuyu ilk önce pastayı gördü sonrada kağıdı kahkaha atarken gözünden yaşlar süzülmüştü bile 

-deniz saçlı kızmı? dedi gülüyordu 

-deniz saçlı kız evet ne o beğenemedinmi? dedim alaylı bir tavırla 

-yooo aksine hoşuma gitti dedi ve boynuma sarılıverdi ufak bir şokla sarılmammı gerek diye düşünürken yavaşça ve şaşkınlıkla sarıldım hemen kendini geri çekti ve saçını kulağının arkasına attı tekrar pastanın yanına oturdu

-17 yıl sonra birisi beni hatırladı ha 40 yıl düşünsem aklıma gelmezdi dedi gülüyordu ama aynı zamanda ağlıyorduda ben bu kızı  çözememiştim aklımda sevda serkan buğra annem ve bir ton soru varken ona gülümsüyordum 

-b..e..en dedi en son 2 yaşındayken doğum günümü kutlamışım yani hatırlamıyorum birkaç fotoğraftan ibaret sadece dedi gülümsemesi gitmemişti ama gözyaşlarıda dinmemişti aslında eve gitmeliydim ama onu bırakıp gidemiyordum sevdayı çok merak ediyordum ama belli etmiyordum 

-dur dedim mumları yakayım cebimdeki çakmakla mumları yaktım ve evet bir dilek tut dedim gözlerini kapattı birşeyler mırıldandı ve üfledi aslında çok merak ettim ama sormadım alkışladıktan sonra o neredeyse kirpiklerine kadar gülümseyen melisa

-eee dedi neyle yiyeceğiz biz bunu? deyince

-evet çok zeki olduğum için bunu düşünemedim dedim ve kalkıp markete ilerlerken arkamdan seslendi 

-gitme gel dedi ve pastanın kenarını serçe parmağıyla alıp yaladı

-böyle daha zevkli dedi gülerken ama ben

-yok alırım ben dedim ve markete ilerledim yaklaşık 2 dakika sonra plastik tabak ve bıçakla dönmüştüm geldiğimde pastanın farklı yerlerinde küçük parmak izleri vardı güldüm ve pastayı kestim tabağa iki dilim koyduktan sonra eline verdim o afiyetle yerken bense telefonum çalmış gibi yaptım ve

-tamam hemen geliyorum diyerek kalktım 

-melisa acilen gitmem gerekiyor dedim ama melisa arkamdan

-sevdaaaaaa kurtardınmı kızı diye sordu koşarken dönüp 

-geri geleceğim dedim ve arabama binip eve doğru sürdüm müzik kulaklarımı patlatacak kadar sesliydi ve bu benim çok hoşuma gidiyordu eve vardığımda yavaşça indim arabadan serkanın penceresine baktığımda onu göremedim arabayı kitleyerek eve girdim annem köşesine oturmuş televizyon izliyordu beni görünce 

-oğlum birşeyde demeden basıp gidiyorsunuz sizde ya ne bir haber ne bir bişey arıyorum açmıyorsun ne oldu serkana öyle

-anne sevdayla kavga etmişler işte ona üzülmüş dedim

-ha o yüzden ağlayıp duruyor kız gitti yanınada birşey demedi sadece ağlıyor ara gelsin o sıpa özür dilesin kızdan ağlayıp duruyor siz gittiğinizden beri dedi cidden hala ağlıyor olamazdı tamam ben çıkayım yanına ararım sıpayı dedim ve çıktım odaya sevda hala duruşunu bile bozmadan ağlıyordu tek değişen şey gözlerinin daha kırmızı olmasıydı 

-girebilirmiyim dedim usulca olumlu anlamda başını sallayınca bir sandalye alıp karşısına oturdum

-neden hala ağlıyorsun? evet cevap yok

-sevda? evet yine cevap yok 

-sevda neden ağlıyorsun? dediğimde sonunda cevap vermişti 

-bi..bilmiyorum ben ben ko..ko..korkuyorum ama neden onuda bilmiyorum sanki sanki bilmiyorum ya dedi ve burnunu çekti

-hep bu kadar sulugözmüsün sen? dedim

-aslında güçlüydüm,bir zamanlar sonra tükendim.

-sana birşey soracağım ama zamanımı bilmiyorum 

-sor

-ailen yokmu senin?

-yok! dedi sesi gerçekten sinirli çıkmıştı 

-ya birde şeyi merak ediyorum

-neyi?

-sen bana olayı baştan anlatsana ya ben cidden anlamıyorum delirmek üzereyim

-çokmu istiyorsun hayat hikayemi dedi dalga geçer gibiydi

-evet dedim odaya geldiğimden beri yüzüme bakmayan camdaki kafasını bana çevirdi ve başladı anlatmaya...


-SEVDAM-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin