Minho ve Jisung yola çıktılar. Beş saattir hiç durmadan yürümüşlerdi ve akşam olmak üzereydi.
Minho Jisung'un yorulduğunu farkedince durdu.
Mh: Jisung istersen bu günlük dinlenelim. Yarın sabahtan tekrar yola çıkarız.
Js: Olmaz. Devam edelim.
Mh: Dinlenmek zorundasın. Çok yoruldun. En azından on beş dakika.
Js: Sadece on beş dakika ama.
Mh: Tamam.
Minho Jisung'u dinlenebileceği bir yere ötürdükten sonra beraber oturdular.
Js: Hava soğukmuş.
Mh: Üşüyor musun?
Js: Gibi gibi.
Mh: Gel bakalım.
Minho Jisung'u kendine çekip sarıldı.
Js: Bu çok klişe.
Mh: Ama bu gerçekten ısıtacak.
Minho vücut ısısını artırdıkça Jisung mayışmaya başlamıştı.
Js: Ahh. Minho...bunu nasıl yapıyorsun? Sıcacık.
Mh: Sen de yapabiliyorsun.
Js: Ben yapmak istemiyorum. Kollarında ısınmak güzel.
Jisung Minho'nun beline sıkıca sarılıp gözlerini kapattı.
Mh: Biz şimdi sevgili miyiz?
Js: Hmhm. Sevgiliyiz.
Minho gözleri kısılana kadar gülümsedi. Hayalleri gerçek olmuştu. Jisung'u biraz daha yaklaştırdı ve daha sıkı sarıldı.
On beş dakika dolunca Minho Jisung'a seslendi.
Mh: Jisung.
Jisung uykuya dalmıştı.
Minho da bir süre Jisung'a şarkı mırıldandıktan sonra uyudu.
Jisung uyandığına hala Minho'nun göğsünde duruyordu.
Başını kaldırıp sevgilisine baktı.
Yanaklarına düşen kirpiklerinin gölgesi, hafif dağılmış saçları ve şişmiş dudakları ile çok güzeldi.
Dayanamayıp büyük olanın dudaklarını kısaca öptü.
Uzaklaştığında da karşısında sırıtan bir Minho vardı.
Mh: Çok mutluyum ama.
Js: Neden?
Mh: Çünkü hayalim senin tarafından öpülerek uyandırılmaktı. Yıllardır bu günü bekledim ben.
Js: Hakkatten ya! Sen ne zamandır benden hoşlanıyorsun?
Mh: Doğduğundan beri. Hatta doğmadan önce bile.
Js: O zamanlar beni tanımıyordun ki.
Mh: O kadar emin olma. Periler insanların embriyo oldukları andan itibaren haklarındaki her şeyi bilirler.
Js: Şaşırtıcı.
Mh: Bence değil. Açsın sanırım.
Js: Evet bişeyler yiyelim. Sonra gidelim.
Mh: Tamam sevgilim.
Jisung çantasından yemek çıkarttı. Yemeği beraber yiyip artıkları çantaya koyduktan sonra tekrar yola koyuldular.
