8 Bölüm '& Aşka dair

68 8 12
                                    


Yıkık şehri yeni baştan inşa eden adam, benim özgür ruhuma kelepçe vurmuştu. Böylesine sevmek akıl işi değildi. Kalplerimiz asırlar önce bizden habersiz mühürlenmişti. Mühür silikleşirdi ama izi kalırdı. Ve biz daha yeni başlıyorduk. Korku beni titretirken sakin kalmak için bir nedenim yoktu, Melikşah beni bulmalıydı. Bir yere pusup saklanmak istesem de mekanda ki adamlar beni çoktan görmüştü ve beni kovalayan kişiler tam dibimde durup kollarımı tutma cesaretini bulmuşlardı.

"Çek ellerini üzerimden." Çırpınmak bir işe yaramıyordu, çığlık atarken kumar oynayanlar bu duruma aşina gibi sigaralarını tüttürüyorlardı. Bir kez daha bu tarz kişilerden nefret ettim. Yardıma muhtaç bir kadını görmezden geliyorlardı. "Senin gibisi uzun zamandır buralara gelmiyordu." Dedi içlerinden birisi. Bir kumar masasına yatırılırken tekmelerimi savurup çığlık atıyordum, Melikşah'ın söylediği sözler kulağımda çınlarken burada olmamasına lanet ettim.

"Sen oralara ait değilsin."

Tam da da ait olmadığım yerde sonumu izliyordum. Ne kadar çırpınsam da 4 kişiye gücüm yetmiyordu. Saçlarımı çekiştiriyorlar canımı acıtıyorlardı. Gözyaşlarım çeneme doğru akarken ölmek istedim. "Karşı koymaya çalışma namuslu ayaklarını bırak, namuslu olanın burada ne işi var." Bu sabrımın son demiydi. Sarışın adamın yüzüne tükürdüm. "Melikşah burada ve ben onun sevgilisiyim bırakın beni!" Haykırırken bir anda hepsi put kesilmişti. Aldığım nefes ciğerlerime gitmiyordu. Melikşah'ın sesini duyduğumda hepsi üzerimde ki ellerini çekmişlerdi.

"Ölüm fermanınızı kendiniz imzaladınız."

Kızarmış gözlerim Melikşah'ı bulduğunda, gözleri seğiriyor titreyen ellerini yumruk yaparak gizliyordu. Korkuyordum şu dakika sevdiğim adamdan bile korkuyordum. Ona nasıl baktığımı bilmiyordum ama bir tek benim görebildiğim üzüntüyle gözlerini yumdu. "Siz." Dedi ölüme fısıldar gibi. "Benim kadınıma dokunmaya kalktınız." Uzun kemlikli ellerini bana saldıranların yüzüne çakarken, herkes çoktan birbirine girmişti mekandaki herkes Melikşah ile birlikte o adamları tutmuş sırayla Melikşah'a verip linç etmesini izliyorlardı.

Melikşah'a saygı ile eğilen bu adamlar az önce bana yardım etmemişti. Öyle sinirliydi ki her yumruk darbelerinde içimde bir şey kırılıyordu. Ellerimi kulaklarıma siper ettim. O pis adamların elleri bana değmişti, bunun hesabını soruyordu ama benim yüreğim bunu kaldırır mıydı bilmiyordum. Melikşah mekanı yerle bir ederken gözlerinde ki tek şey kin nefret ve öfkeydi. Bu halini ilk defa görüyordum. Daha fazla dayanamayarak yıkık binanın dışına çıkıp koşmaya başladım. Rüzgar tenime değiyor üşütüyordu. Dermanım yoktu bu izbe mahalleyi gözlerimle taradım. Ve olmaktan korktuğum mahallenin ortasında beton gibi yığılıp kalmıştım.

🔥

Ani gelen aşk herşeyi tepetaklak etmişti. Bir tümör gibi bedenini saran bu duygular hafife alınmamalıydı. Yüzüme değen ellerin sahibini tanıyordum, gözlerimi açtığım da onu görecektim. Hazır mıydım bilmiyordum. Ya beni bulamasaydı? Sonum ne olacaktı? Onun suçu yoktu ki, kızamazdım. Titreyen kirpiklerimle gözlerimi araladım. Karşımda o gök mavileri benimle yanıyordu.

Kalkmaya çalıştım, izin vermedi. Neden konuşmuyorduk?
"Melikşa-" "Sus" dedi jiletten keskin bir halde. Gözlerim doldu, kendini suçluyordu. "Benim yüzümden, seni orada bırakmamalıydım." Sert sesiyle yerimden hopluyordum. İki elimi birden yanaklarına koydum. Dudağının kenarını öptüm. Şaşkınlığını gizlese de ben anlardım, o benim içimdi. "Senin bir suçun yok, onların yaptığı şerefsizliği üstüne alınmaya çalışma. Cezalarını verdin zaten. Kendine haksızlık etmene katlanamam." Yanaklarını tuttuğum ellerimi öptü. Tebessümümle aydınlanmasını sağladım. "Ben seni hakedecek ne yaptım?" Dedi Kollarımı boynuna doladım çömeldiği yerden kalkıp yanıma oturdu. Belimi sararken, boynunu öptüm, kasıldı. Bir daha öptüm.

MESAFE'MHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin