Yıldızını parlat, güneşini yak
Açıl ey gökyüzü, şehit geliyor
Cenneti Âlâ’yı lûtfeyledi Hak
Kat kat yarıl, yol ver, şehit geliyorBulutuna söyle yas bağlamasın
Islanmasın koçum, gök ağlamasın
Kuşların ötüşüp can dağlamasın
Goncamı aşkla der, şehit geliyorAlnına şehadet damgası basmış
Boynuna şefaat mührünü asmış
Böyle gelen yiğit has oğlu hasmış
Yollarına gül ser, şehit geliyorNur inmiş yüzüne, seyre doyulmaz
Gören hangi yürek o an bayılmaz
Birbiri ardınca ikram, sayılmaz
Lebinde şerbet var, şehit geliyorSüreyya selamın versin şahana
Firdevs kapıların açsın ol hana
Sığamaz arslanım yedi cihana
Yeryüzü ona dar, şehit geliyorSırtında delinmiş kanlı parkası
Çıkarıp giyecek atlas hırkası
Melekler kolunda teşrif fırkası
Huzura bekler Berr, şehit geliyor....
Yaşanan büyük kaosun üzerinden henüz bir gün geçmişti. Istanbul Emniyetinin bütün mensupları Şehit Polis Arif ALKAN'ın cenazesinde boy gösteriyordu. Şehit polisin al bayrağa sarılı tabutu ve etrafında ki uniformalılar ve gerisinde kalan ailesi hüzünlü bakışlarıyla ciğer yakıyorlardı. Şehidin eşi ve iki çocuğu tören boyunca gözyaşı dökmemiş sürekli VATAN SAĞOLSUN deyip kendilerini teselli etmişlerdi.
Şehit polis için düzenlenen protokol bitmiş cinayet şube ekibi acılı ailenin yanına gidip bir nebze acılarını paylaşmış ve başsağlığı dilemişlerdi. Başkomiser Yiğit ve ekibi protokolden ayrılırken şehidin 9 yaşında ki oğlu Baran koşarak yanlarına gidip onları durdurdu.
"Abii" Kendini ağlamamak için zor tutan Baran'ı kucağına alan Yiğit çocukla iletişim kurdu.
"Söyle aslanım? Bir şey mi istiyorsun?" Yiğit sesini ne kadar toparlamaya çalışsa da titremesine engel olamamıştı.
"Babama bunu yapanı bul olur mu?" Küçük çocuğun sorusu gözleri doldurmuş yürekleri dağlamıştı. Başkomiserin dağılmış halini gören Abdullah çocuğu kucağına alıp ailesinin yanına doğru ilerlemeye başladı bir taraftan da sorusunu cevapladı.
"Bulacağız tabi aslanım sen içini ferah tut. Şimdi annenle kardeşinin yanına dön, onlar artık sana emanet." deyip çocuğu annesinin yanına bırakıp oradan ayrıldı.
Ekip arkadaşlarının yanına geçen Abdullah hepsinin gözünde gördüğü tanıdık hislerle konuşmaya başladı.
"Bunu bize, onlara yapan kimse ecdadını sikecem! Küçücük çocukları babalarının tabutlarıyla imtihan eden kim varsa hepsine tek tek kan kusturucam!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUSURSUZ CİNAYET YOKTUR!
غموض / إثارةGecede kaçışan katiller, toprağı yutmuş bedenler. Acımasızca terkedilmiş cesetler. Gecenin sessizliğinde sert adımları ile. Peşindeler, ay ışığında kaybolanların. Bazen tedirgin adımlar, ürkek bakışlar. Fakat daima asillikleri ile ilerleyen şöval...