Revolution 《3》

1K 137 104
                                    

Bol yorumlar bekliyorum~💕


Bir şekilde kışladan kaçmıştık.
Şu alevlerle yanan herif koca demir kapıyı eritmiş ve benimde yardım etmeme izin vermeden askerleri de yanına paket yapmıştı.

Fakat ateşi söndüğünde çırılçıplak olması nedeniyle hiçbirimiz ona bakamıyorduk. Özellikle buralarda küçük kız kardeşimiz gibi gördüğümüz Zoe'yi kucağımdan indirmemiş başını boynuma gömmesini söylemiştim. Aksi takdirde piskolojisi bozulabilirdi çocuğun.

Güneş doğmak üzereydi ve bu demek oluyordu ki yaklaşık dört saattir ormandan çıkamamıştık ve yine bu da demek oluyordu ki dört saattir yanımızdaki siyaha bakamıyorduk. Bu çok sinir bozucu bir durumdu.
Tabi benim açımdan.

Zoe uyuyordu. Baekhyun ise belki de onda ilk defa gördüğüm bir sıfatla yere bakarak yürüyordu.

Yüzünden, hayal kırıklığı, umutsuzluk ve düşünceleriyle boğuştuğu bariz bir şekilde belli oluyordu.

"Birazdan ormandan çıkacağız ve büyük ihtimalle şehrin merkezine çıkacağız direk. Bir sürü terkedilmiş mağaza var. Bir kaç parça eşya işimizi görür."
Birkaç saattir anca konuşan adama sonunda dönüp bakmıştım.

Dün gördüğüm yanan adamın bakışları oldukça donuktu. Ne düşündüğü belli olmuyordu ama o bakışlarının altında oldukça yorulmuş bir adam vardı. Hüzünlü ve bitmiş bir şekildeydi sanki.

Beni farkedip bana bakmasıyla bakışlarımı önüme çevirdim ve başımı Zoe'ye siper ettim. Kesinlikle aptal gibi görünüyordum.

"Adın ne?"
Sorduğu soruyla tekrar ona baktım ve şaşkınlıkla cevap verdim.

"Jongin. Ya senin adın ne?"

"Sehun."

"Kırmızı ve siyahlar öldürülüyordu. Sen neden öldürülmedin?"
Merakla sorduğumda bakışları gittikçe yumuşuyor bende rahatlıyordum.

"Benimle birlikte dört kişi daha vardı. Bizi özel saklıyorlardı. Ordunun en kıymetli parçası biziz. Bizim için özel yapılan hücrelerde her yerimiz bağlı bir şekilde duruyorduk. Yemeğimizi bile mama şekilde ağzımıza takılan bir haltla alıyorduk." Bunu söylerken yüzünü buruşturdu.

"Bu kadar korunaklı bir yerden nasıl oldu da kaçabildin?" Dediğimde yan bir şekilde gülüp ilk defa bana baktı.

"Aşk denilen şey insanı çok güçsüzleştirir Jongin." Diye eklediğinde merakım daha da artmıştı.

"Benimle ilgilenen asker bir kadındı. Benden altı yaş falan büyüktü. İlk zamanlar çok gaddar davransa da ben olgunlaştıktan sonra her hâliyle yumuşadı. Bana aşık olduğu her hâlinden belliydi yani. Anlayacağın onun sayesinde kaçtım." Anlattığı şey nedense içimi burkmuştu.

"Ya o kadını neden yanına almadın?"

"Onu seven ben değilim. Neden alayım?"
Son sözlerini söylediğinde çoktan şehir merkezine çıkmıştık ve yanımda varlığını unuttuğum Baekhyun'a döndüm.

"Biraz Zoe'yi tut yoruldum." Yorgunluğum sesimden bile belli olurken hiçbir şekilde yaşam belirtisi vermemişti yürümek dışında.

Sehun bir binanın alt katındaki mağazayı işaret ettiğinde adımlarımızı oraya çevirdik. Zoe ise çoktan uyanmış bende ona başını kaldırmaması gerektiğini söylemiştim.

Bir süre sonra terk edilmiş mağazaya girdiğimizde her yer karanlık olduğunu farkettim ve Baekhyun'a bakıp sordum.

"Ee. Nasıl yapacağız?"

Revolution || Sekai (TEKRAR DÜZENLENECEKTİR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin