Daha okulun ikinci haftasında olmamıza rağmen sanki iki aydır okula gidiyormuş gibi hissediyordum. Yanımda gizlice uyuyan Berk, önümde birbirlerine kur yapan, arada da dönüp bana iğrenç espirelerinden yapan çiftimiz Yağmur ve Mert, onlarında önünde olan çiftimiz Öykü ve Umut kendi hallerinde takılıyordu.
Burak, ikizler gidince onların cam kenarı en arka köşe olan sırasında tek başına oturmuş, bana önünde oturan İrem'den kurtar beni bakışı atıyordu. Onun bu haline gülüp önüme döndüm. Mete gelince bakışları al şu malı yanımdan olucağına emindim.
Ben ise oturmuş zilin çalmasını bekliyordum. Öğretmen sonunda ders anlatmayı bitirince sıraya yayıldım. Berk'i saklamaktan yorulmuştum. Saklamak zorunda değildim ama alışkanlık olmuştu. Berk'i izlerken Mertler bana dönünce sesli bir of çekip onlara dödüm. 'Ne var?' dercesine tek kaşımı kaldırıp onlara baktım.
"Korkma espiri yapmaya gelmedik" Mert'in rahatlatıcı cümlesiyle sıraya yayıldım.
"Akşam hepberaber sizin ordaki kafeye gidelim mi diycektik" başımı olumsuzca sallayınca Yağmur yüzünü astı.
"Asma suratını tatlış" kaşlarını çatınca güldüm.
"Deme bana şöyle" omuzlarımı silktim. Geçen sene üst sınıflardan bir çocuk ona böyle seslenirdi. O okuldan gidince bu görevi ben üstlendim.
"Farkındamısınız bilmiyorum ama sene sonuna doğru girmemiz gereken bir sınav var" ikiside suratını astı.
"Hatırlatmasan olmaz degil mi?"
"Olmaz tatlış" Yağmur sinirlenip önüne döndü. Kıkırdayıp hala bana bakan Mert'e döndüm. "Hayır"
"Ya bak gerçekten son" olumsuzca başımı salladım.
"Bak bu akşamdan sonra tek buluşmamız ders için olucak söz veriyorum" hayır dersem ikna etmeye devam edicekti.
"Söz mü?" Başını salladı. Ona bakmaya devam edince ofladı.
"Söz baş belası söz" gülümsedim.
"Öyleyimdir" gülümseyip Yağmur'a sevinçli haberi verdi. Tabi Yağmur bana sinirlendiği için sevinsede belli etmedi.
"Kendini bilmen ne güzel" hala gülümserken Berk'e döndüm. Dünkü kavgamızdan sonra hiç birşey olmamış gibi devam etmiştik. Tipik biz işte; önce kavga ederiz, sonra kendini suçlu hisseden taraf arayı yumuşatır ve hiç olmamış gibi devam ederiz. Tabi herzaman böyle olmaz inatlaşıp şuçu üslenmediğimizde oluyordu ama illaki yine kavga edip barışıyorduk.
"Günaydın" gözlerini ovalayarak geri yaslandı.
"Zil çaldımı?" Bende geri yaslandım.
"Hayır"
"Akşama nereye gidiyomuşuz?"
"Hasan amcanın yerine" gülünce ona döndüm.
"Adam bizi kovmasın" söylediği üzerine bende güldüm.
"Yok alıştı artık o da" gülerken birden Berk'in tarafına itiklenince küçük bir çığlık attım. Başımı Berk'in omzundan kaldırırken yanıma oturan Burak'a sert bakışlarımdan attım.
"Naber" sanki hayvanca sıraya oturan o değilmiş gibi gülünce ona dönüp kafasına vurdum.
"İyi senden"Burak başını tutarak arkamda gülen Berk'e sinirle bakınca Berk sustu. Sonra gülerek bana döndü ama sonra yine yüzünü astı. Cidden sorunlu bu çocuk.
"Kötü ya" kaşlarımı çattım.
"Niye ne oldu?" Elini başından indirip yayılabildiği kadar yayıldı. Berk zaten arkamda yayılmıştı. Yan oturmasam sıraya sığamazdım. Burak tam ağzını açıyordu ki zil çalınca gülümseyerek ortalarından çıkıp masaya oturdum. Ben çıkınca iyice yayıldılar. Görende gece beşik salladılar sanır öküz gibi uyumuşlardır hala uyuyolar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PENCEREMDEKİ ÇOCUK
ChickLitOnu 5 yaşımdan beri tanıyordum. Birbirimizi gördüğümüz ilk andan beri kavga ediyorduk. Sanki her kavgamız da daha da bağlanıyorduk. Birbirimize her laf sokuşumuz bizi daha da yakınlaştırıyordu. Birbirimize ettiğimiz hakaretler sanki aslında söylemek...