"Okul başladıktan sonra buraya geliceğimi pek düşünmemiştim" Berk'e döndüm. Bütün gün gezmiştik. Kumpir, waffle ne bulduysak yemiş istanbul'un altını üstüne getirmiştik. Her zaman yaptığımız gibi bu koşuşturmanın ardından da ilk bulduğumuz yeşillik alana uzanmıştık.
"Açıkcası bende düşünmemiştim" O da bulutlu gökyüzünü izlemeyi bırakıp bana döndü.
"Birden aklına geldi yani" dediğim de düşünüyormuş gibi yaptı.
"Aynen öyle oldu" kahkaha atıp gökyüzüne bakmaya döndüm. "Ne oldu şimdi?"
"İrem kedi olalı bir fare tuttu" gökyüzüne bakarken cevap vermiştim ama hışımla kalktığını anlamıştım.
"Sırf İrem konusunu unut diye seni İstanbul'a getirdim hala aynı konudayız" bir kahkaha daha attım.
"Şehrin ismi ile kızın isminin ilk harfleri bile aynıyken unutmamı bekleme" tek kaşını kaldırıp bana baktı.
"Tamam tamam şaka yaptım"
"Şu şaka anlayışın beni öldürüyor" kıkırdayıp yattığım yerden doğruldum.
"Çok yoruldum Berk" dedikten sonra gökyüzünü gösterdim. "Ve sanırım yağmur yağacak" gökyüzüne bakıp başını olumlu bir şekilde salladı.
"Hadi gidelim" ayağa kalkıp elini uzattı. Elini tutup kalktım.
"Yazlığa mı gidiyoruz?"
"Evet, otel motel uğraşmayalım giderkende birşeyler alırız sabah rahat ederiz"
~~~
"Bir şeyler yiyelim mi? Yoksa direk buzdolabına mı koyalım yiyecekleri" Berk'e şaşkın şaşkın baktım.
"O kadar şey yedik hala aç mısın?" Gözlerini devirip mutfağa geçti. Bende peşinden gittim.
"Senin için dedim ben ama yine lafı bana çevirdin" bu sefer gözlerimi ben devirdim.
"İyi be bişey demedim" Berk ile buzdolabına yiyecekleri yerleştirdikten sonra uykum var diyip her sene kaldığım odaya geçtim.
Buraya tam zamanında gelmiştik. İki haftada bir temizlik şirketine burayı temizlettiriyorduk ve daha iki gün önce temizlemeye gelmişlerdi. Yatağın üstüne oturup gün boyunca elime almadığım telefonumu çıkardım. Whatsapptan gelen üç konuşmadan 150 mesajı görünce şaşırdım. Daha şaşırtıcısı ise O konuşmalardan biride İremdi. Hemen attığı mesaja girdim.
'Selam küçük YALANCI' on dakika sonra tekrar mesaj atmış.
"Anlaşılan meşgulsün işin bitince mesaj at :)" mesajın sonuna Yağmur'un tabiriyle ibne gülüşü koymuştu. Pazartesiyi beklemeden sürtüklüğe başladı.
'Evet meşguldüm. Berk ile İstanbuldayız telefona bakmaya fırsat bulamadım. Neyse ne istiyorsun :)" o ibneyse bizde onun dilinden konuşuruz. Sanki mesajı mı bekliyormuş gibi çevrimiçi oldu. O mesaj yazarken ben Yağmurun attığı tehtid mesajlarını okuyordum.
'Gir şu whatsappa ve dün olanları anlat'
'Grup kurduk orda anlat'
'Gir artık yoksa evine gelicem bak' gibi mesajları es geçip gruba girdim. Ama İrem mesaj atınca İrem'in mesajına baktım.
'Herkese yutturabilirsin ama bana sökmez Doğa :) sizi kantinde konuşurken duydum. Tuvalette seni sıkıştırmam da yüzdendi.' Şimdi anlaşıldı.
Ama nasıl duymuştu. O kadar sessiz anlatmıştım ki bizim kızlar bile sesli anlat diye bir kaç kere uyarmıştı. Tabi ya sorun sürtüklük yapmak için pazartesiyi bekleyememesi değil ki! Sürtüklüğünün kanıtı olması için mesaj atıyordu ki daha sonra Berk'e kanıtlayabilsin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PENCEREMDEKİ ÇOCUK
Chick-LitOnu 5 yaşımdan beri tanıyordum. Birbirimizi gördüğümüz ilk andan beri kavga ediyorduk. Sanki her kavgamız da daha da bağlanıyorduk. Birbirimize her laf sokuşumuz bizi daha da yakınlaştırıyordu. Birbirimize ettiğimiz hakaretler sanki aslında söylemek...