Saatin kaç olduğundan haberim yoktu. Bırak telefona bakmayı İrem'i aradıktan sonra elime bile almamıştım. Sadece cebimde olduğunu hissediyordum o kadar. Yağmur hala yağıyordu. Sabah sıcak olduğu için altıma şort üstüme de kısa kollu bir tişört giymiştim. Sırılsıklamdım ama hava rüzgarlı olmadığı için fazla üşütmüyordu. Açıkcası umrumda da değildi.
Evin oraya geldiğimde Berklerin evine bakıp derin bir nefes aldım daha sonrada eve girdim. Kapıyı arkamdan kapadıktan sonra anneme seslendim ama ses yoktu. Üstümden sular akıyordu. Böyle içeriye giremezdim. Kapının önünde tişörtümü ve ayakkabılarımı çıkarıp ayakkabılığa koydum.
Üstümde sırılsıklam bir tişört olmadığı için fazla su damlamıyordu. Annemi aramak için telefonu cebimden alırken tanımadığım bir numara ekranda belirdi? İrem onca söze karşı aramazdı. O kadar yüzsüz değildi. Yada öylemiydi? İkinci çalıştan sonra açtım.
"Alo canım" gülümsedim. Telefondanda olsa annemin sesi beni rahatlatıyordu. Ağlama isteğimi bastırarak sesimin sevinçli çıkmasına özen gösterdim.
"Efendim?" Sesim umduğumdan daha iyi çıkmıştı.
"Nerdesin eve geldiniz mi?" Başımı salladım. Telefonda konuştuğumuz sonradan aklıma geldi.
"Şey evet şimdi geldim de siz nerdesiniz?""Siz kaçamak yapınca biz de kaçamak yapalım dedik. Temiz dağ havası alalım hemde yemek yiyelim diye her zaman ki yere geldik. Geldik gelmesine ama yağmur geri dönüş yolunu çamura dönüştürmüş. Anlıyacağın galiba bu gece buradayız. Berk'i aradık ama açmadı. Duymadı heralde yanında mı?" Sakin olmalıydım. Annem küçük bir ses değişimimden bütün olayı anlardı.
"Yok değil eve gitti sanırım. Bilmiyorum"
"Tamam canım. Kapatmam lazım sırada başka insanlar var. Berk'e söylersin ya Nermin'ler de yada bizde kalın" gülümsedim. Ah olanları bi bilseydi.
"Tamam annem ben söylerim ona siz merak etmeyin. Hadi görüşürüz öptüm"
"Bende canım. Dikkat edin" tamam dedikten sonra telefonu komidinin üstüne koydum.
Oturma odasına geçip koltuğa oturacakken ıslak olduğumu hatırladım. Arkama baktığımda yerler biraz ıslanmıştı. Odama gidip bornozumu aldım. Sıcak suyun içinde uzun bir süre yatmak istiyordum. O yüzden annemlerin odasında ki banyoya gittim.
Küvet istediğim sıcaklıktaki suyla dolarken üstüme yapışan kotu çıkarmaya çalıştım. Çıkarmayı başardığımda lavaboya suyunu sıkıp klozetin üstüne koydum. Annem ıslak çamaşırları topak halinde kirlilere atarsam kokucağını söylediğinden beri onları kuruyana kadar bir yere yaymayı ihmal etmiyordum. Üstümde ki diğer ıslak kıyafetlerime de aynısını yapıp, yeterince dolan küvetin çeşmesini kapattım.
İçine annemle aldığımız böğürtlen kokulu banyo köpüğünü küvete döküp, elimi suyun içinde çırparak bir güzel köpürttüm. Banyonun içine koku yayılmıştı bile. Küvetin içindeki sıcacık suyun içine girdiğimde aslında ne kadar üşüdüğü mü farkettim. Sıcak su vücuduma değen yerlerini ısıtırken köpüklerle oynuyordum.
Köpüklerle oynamak aklıma Berk ile olan tartışmamızı unutturmayı az da olsa başarmıştı ama yinede aklıma gelip duruyordu. Yaptığım hatanın hiç farkında değildim. Kendimi Berk'in düşüncelerime kızacağına ve bu yüzdende asla öğrenmemesi gerektiğine programlamıştım. Asıl olayı unutmuştum.
Berk'in hayatında en nefret ettiği şeyi yapmıştım. Onun gözlerinin içine baka baka yalan söylemiştim. Aslında onu sevmem rahatsız etmiyormuş. Belki o gün söyleseydim olaylar bu kadar büyümezdi. İrem'in kanıtlayacak planları olmazdı. Ah neden..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PENCEREMDEKİ ÇOCUK
Chick-LitOnu 5 yaşımdan beri tanıyordum. Birbirimizi gördüğümüz ilk andan beri kavga ediyorduk. Sanki her kavgamız da daha da bağlanıyorduk. Birbirimize her laf sokuşumuz bizi daha da yakınlaştırıyordu. Birbirimize ettiğimiz hakaretler sanki aslında söylemek...