"Tedaviye devam etmemiz gerektiğini biliyordum." Dedi annem bininci kez başımı öperken.
"Anne abartma lütfen" başımı yavaşça çektim. "Ayrıca saçım yağlandı yeter" dedim ama tekrar başımı kolunun altına alıp öpmeye başladı.
"Annenin öpücüğünden bir şey olmaz" karşımda gülen Berk'e dil çıkarırken Nermin Abla Berk'in başını kolunun altına alıp öpmeye başladı.
"Çok gülme eşek sıpası seni de öperler böyle" diyip gülmeye başlayınca Berk'te bana dil çıkardı. İkimizde kıkırdadık. Sonra Berk bana çok tanıdığım bakışı yaptı. İntikam kokan bakış.
İşaret verdiğinde ikimizde annelerimizin kolunun altından kaçıp onları öpmeye başladık. Onların ki gibi kuru öpücük de değildi salyalı salyalı öpüyorduk. Bir kaç defa öptükten sonra koltuktan kalkıp annemden uzaklaştım. Gülerken yanaklarını siliyordu.
"Silme silme çocuğunun öpücüğünden bir şey olmaz" annem koltuktan kalkınca koşarak odama gidip kapıyı kilitledim. Büyük ihtimal banyoya gidiyordu ama ne olur ne olmaz.
Kapı yumruklanınca Berk'in olduğunu anlayıp kapıyı açtım ama sonra hemen kapıyı kitledim. Annemin aksine Nermin Abla Berk'i kovalamıştı. Nermin Abla kapının arkasından görürsünüz siz dedikten sonra merdivenden ayak sesleri geldi.
"Tehlike geçti" diyen Berk'e dönüp çakması için elimi kaldırdım. O da elime çakıp yatağa atladı. Her zaman ki gibi de yayıldı. Bende çalışma masamın yanına gidip kitaplarımı düzeltmeye başladım. Uzun bir sessizliğin bizi beklediğini sanıyordum ama Berk beni yanılttı.
"Konuyu açmak istemiyorum ama merakta ediyorum. Dün benden sonra ne oldu?" Matematik kitabını rafa koyarken elim havada kaskatı kesildi. Dünü hatırladığımda vücudum kasılıyordu. Kendimi toparlayıp kitabı rafa yerleştirdim. Bundan sonra yalan yoktu. Bir şeyler biliyordu ki soruyordu.
"İrem aradı sinir bozucu bir kaç cümle söyledi" arkamı dönmeden kitapları yerleştirmeye devam ettim "sinirim zaten bozuktu o cümlelerden sonra daha da bozuldu. Bende parka gelmesini söyledim. Tartıştık" dizilcek başka kitap olmaması ile beraber arkamı dönecek cesaretim de yoktu. Düzenlediklerimi kontrol ediyor gibi yaptım.
"Sadece tartıştınız demek" imalı cümlesinden her şeyi bildiği belli oluyordu. Anlaşılan İrem'in sinir bozucu cümlelerine maruz kalan tek kişi ben değildim.
"Belki üstünü biraz kirletmiş olabilirim. Biraz çamurdan zarar gelmez" sinir bozucu kahkahasının üzerine arkamı döndüm. Boynunda ki damarın belirginleşmesi beni şaşırtmıştı. Sinirleneceği bir kelime söylememiştim. "Gülmende ki sebebi sorabilir miyim?" dedim ve cesaretli görünmeye çalıştım.
"Tuhaf geldi" derken belirginleşmiş damarı hala oradaydı.
"Tuhaf gelen şey ne?" Korkmaya başlamıştım. O gün ki gibi patlamasından korkuyordum. Yüzüme bakmayıp tavana baktığına göre o da kendini tutuyordu. Evet gayet sakin, kibar ve sabırlıydı ama sinirlendiğinde her şeyi yapabilirdi.
"Balo gecesi bana her şeyi söyleseydin ne İrem ile çamur banyosuna ne de dün geceki komaya girerdin" evet sinirinin nerden geldiği belli oluyordu. Söyledikleri her ne kadar doğru olsada bir o kadar da yanlıştı.
"Balo gecesi sana doğruları söyledim" dediğinde başını sertçe bana döndü. Bir şey söylemesine izin vermeyerek devam ettim. Söyleyeceği şeyi biliyordum. "O gece 'bana aşık mısın' diye sordun ve bende doğru kelimeyi yani hayırı seçtim. Çünkü sana aşık değildim." Dediğimde yataktan kalktı ve benden tarafa ayaklarını indirerek yatağa oturdu. "O gün bana o soruyu dünkü gibi farklı bir şekilde sorsaydın ve ben sana evet deseydim de ben İrem'i değil çamura kaynar suya bile yatırırdım." Harika bende sinirlenmiştim. "Koma kısmına gelirsek de belki balo gecesinden sonra benim yüzüme bile bakmayacaktın ve aynı olay yaşanacaktı" dediğimde ikimizde sinirliydik ve son cümlelerime gözlerini devirdi.
"Ne olursa olsun yağmurlu gecelerde seni yalnız bırakmam. Ayrıca niye yüzüne bakmayacakmışım? O kadar sığ bir insan mıyım ben?" Derin bir nefes aldım.
"Anlamadığın nokta da bu zaten" kaşları çatınca tek kalın kafalının ben olmadığını söylemek istedim ama bu ortamı daha da gererdi. "Korktum. Arkadaşlığımızın bozulmasından korktum. Korkum, senin sığ olup olmadığını düşünemeyecek kadar büyüktü ve düşünceleri mi yuttu." Boynunda ki damar silikleşsede hala ordaydı. Bir şeyleri kendine yediremiyordu.
"Sorun ne?" Soruma karşılık kaşlarını tekrar çattı. "Kafanı kurcalayan bir şey var belli oluyor" dedim sakince, sinirim onun aksine geçmişti.
"Nerden çıkardın bilmiyorum ama bir sorun yok" tabi tabi dercesine gözlerimi devirdim.
"Bir konuyu kapattığın zaman o konuyu bir daha açmazsın tabi o konu hakkında aklında kalan bir şey yoksa. Yanılmıyorum değil mi?" Ortamın rahatlaması ve bağırışmalarımıza karşı annemlerin buraya gelip olaya el koymaması için gülümsedim. Ama aksine o öyle yapmadı. Ayağa kalkıp yaklaştı.
"Yanılmıyorsun" ah şu damar artık kaybolabilir miydi?
"O zaman aklına takılanı söyler misin?" dedim aramızda bir kol boyu uzaklık vardı.
"Kendimi suçlu hissetmeme sebep oldun ve bunu yediremiyorum" bu sefer kaşlarımı ben çattım. Bir şeyleri yediremediği belliydi ama neyden bahsettiğini tam anlamamıştım. "Balo gecesi" dedi. Demesiylede anlamam bir oldu ve onun da kapının kilidini açıp odadan çıkması.
Balo gecesini hatırlamaya çalıştım. Konuşmalarımız aklıma gelince ne demek istediğini anlamıştım. Zatem bunun o gecede farkındaydım ama ancak öyle yaparsam bana inanırdı. Kendimi kurtarmak için onun duygularını hiçe saymıştım. Sırf kendi duygularımı öğrenmesin diye onun duygularını incitmiştim. Ah her şey ne zaman yoluna girecekti.
Korku duygum, dün Berk'in söylediklerinden sonra azalmıştı ama şimdi tekrardan ve daha fazla korkuyordum. Belki anlamsız bir korkuydu ama ona engel olamıyordum. Bir boşluğun içindeydim ve Berk'in beni bırakmasından korkuyordum. En kötüsü de elim de değildi engelleyemiyordum.
-----------------------------------------
Merhaba :D umarım beğenmişsinizdir. Kimse hikayemi bitirmemi istemiyor ve bitecek mi diye soruyor. Merak etmeyin bir süre daha devam edecek :)
Toplam 32K bakış ve 1k ya yakın oy :D hepinize teşekkür ederim.
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PENCEREMDEKİ ÇOCUK
ChickLitOnu 5 yaşımdan beri tanıyordum. Birbirimizi gördüğümüz ilk andan beri kavga ediyorduk. Sanki her kavgamız da daha da bağlanıyorduk. Birbirimize her laf sokuşumuz bizi daha da yakınlaştırıyordu. Birbirimize ettiğimiz hakaretler sanki aslında söylemek...