Bu benim ilk deneyimim bu yüzden belki güzel olmamış olabilir. Arkadaşlarımın ısrarı üzerine koyuyorum eğer beğenilirse devamını getirmeyi planlıyorum. İYİ OKUMALAR :))
Alarm çaldığında saat 7:00 ‘ydi, gözlerimi açtığımda ise 7:30. Okulun ilk gününe hazırlanmak için biraz daha erken kalkmak istemiştim ama her zaman olduğu gibi bu sabahta uykuya yenilmiştim.
Hiç kıpraşmadan öylece tavana bakmaya devam ettim. 11. sınıf ve ardından gelen üç ay tatil süreci ne kadar çabuk geçmişti. Şimdi 12. sınıftım ve okulun ilk günü olmasına rağmen sıcacık yatağımdan kalkıp okula gitme hevesim yoktu.
Yatakta birazdaha oyalanıp ağır ağır kalktım. Banyoya gidip elimi yüzümü yıkadıktan sonra odama yöneldim. Odam fazla büyük değildi ama küçükte değildi bana yetiyordu.
Tam ortada tek kişilik bir yatak, yatağın önünde; oratasında uzun aynası olan bir gardırop vardı. Banyo kapısı ve odamın kapısının ortasında da çalışma masam vardı. Odamın üç duvarını çok açık bir maviye boyatmıştım. Evet üç duvar, normal bir odanın dört duvarı olur ama benim odamın dördüncü duvarı tavandan neredeyse yere kadar uzanan pencereyle kaplıydı. Evde ki odaların en güzeli benimdi.
Banyodan çıkınca refleks olarak pencereye bakmıştım. Şükürler olsun annem ben uyanmadan önce odama gelip perdeyi açmamıştı. Sabah sabah karşı komşumuzun oğlu bay öküzle uğraşamazdım. Evlerimizin yan yana olduğu yetmiyormuş gibi birde odalarımız karşılıklıydı. Üstelik onunda dördündüncü duvarı benim ki gibi pencere ile kaplıydı ve perdeler açık olunca birbirimizin odalarını çok net bir şekilde görebiliyorduk. Eğer perde açık olsaydı yüzde yüz eminim şuan ki halimle dalga geçerdi. Sinir olmaya niyetim yoktu.
Gardırobu açıp sabah elim ayağım birbirine dolaşmasın diye hazırladığım; dar bir kot pantolon üstüne turkuaz bir tişört altınada siyah bez ayakabılarımı alarak giyindim.Saçımıda düzleştirdikten sonra odamın artık ışık almasına karar vererek perdeyi açtı. Ah açmaz olaydım. Ya insanda biraz akıl olur. Ama doğru akıl dediğin insanda olur, bizim Bay Öküz heryere üstü kapalı arabasıyla gittiği için Allah akıl dağıtırken bunun ki arabasına çarpıp kaybolmuş.
Perdeyi açmamla kapamam bir olmuştu. Çoğu zaman üstünü değiştirirken görmeme rağmen yinede bu görüntüye alışamıyordum işte.
Gördüklerimi sindirmeye çalışırken yine her sabah gibi bu sabahta Bay Öküzün gazabından kaçamamıştım.
"Ne o güzelim utandın mı?" Dedi. Büyük ihtimal altında pantolonuyla tişörtsüz olarak baklavalı göbeğini sergileyecek bir şekilde cama dayanıp benim perdemi açmamı bekliyordu.
Tahminimin tutmamasını diliyerek perdeyi açtım ve tahmin yeteneğimin en üst seviyede olmasına bir kez daha lanet okudum. Ya canım ne olurdu üstüne bir tişört giysen? Yine de bozuntuya vermeden pencerenin camını açtım ve sabahımın içine etmesine izin verdim.
"Sanada günaydın." Dedim giy üstüne bişey giyin bakışı atarak.
"Hahahaha birileri cidden utanmış." Kahkaha atarak söylemişti bunu. Bu kadar komik olan şey ne bide ben anlasam.
"Niye ben utanacakmışım? Bu durumlarda senin utanman lazım." Dediğim gibi kahkahayı patlattı.
Tanrım bu gülüşü biliyordum. Bu gülüş 'seni südyeninle görünce utanıp üstünü kapamaya çalışırken ki anı hatırladım' gülüşüydü. Şuan yüzümün domatese benzediğini yüzümün ısınmasıyla anlamıştıım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PENCEREMDEKİ ÇOCUK
Chick-LitOnu 5 yaşımdan beri tanıyordum. Birbirimizi gördüğümüz ilk andan beri kavga ediyorduk. Sanki her kavgamız da daha da bağlanıyorduk. Birbirimize her laf sokuşumuz bizi daha da yakınlaştırıyordu. Birbirimize ettiğimiz hakaretler sanki aslında söylemek...