Boğazım hızlı koştuğum için yanıyordu ama içinde olduğum durum yüzünden boğazımı düşünecek durumda değildim. Hala eğilmiş soluk alırken ne yapacağımı bilmez bir halde doğruldum.
"Doğa ver şu telefonu" nefes alışlarım düzelmişti ama hala boğazım yanıyordu.
"Veremem" kaşlarını çatıp bana baktı.
"Neden?" Çünkü her şeyi öğrenirsin. Berk'e boş gözlerle bakarken aklıma gelen fikirle gülümsemeden edemedim.
"Çünkü ozaman benim ile gelmezsin" tek kaşını kaldırınca kahkaha atasım geldi. Kafamda çoktan plan hazırlamıştım. Gereken tek şey Berk'in inanmasıydı.
"Nereye?" Berk cevap beklerken Öykü ile Yağmur da gelmişti. Bütün sınıfın da dikkatini çekmiştik.
"Okuldan kaçıcaz" hala şaşkınla bana bakıyordu.
"Ne zaman" gözlerimi devirdim.
"5N 1K mı oynuyoruz Berk? Çok soru sorma eşyalarını hazırla" derken kendi eşyalarımı hazırlamaya başlamıştım bile. Aslında okuldan kaçmış olmayacaktık. Bugün cumartesiydi. Okulda etütteydik. Bir günden bir şey olmazdı.
"Hazırlanmayı bırak ve telefonu mu ver Doğa" son kitabımı çantama koyarken ona döndüm.
"Gelmek zorundasın Berk" inmeyen tek kaşını tekrar kaldırdı.
"Niye?" Tekrar gözleri mi devirdim. Resmen 5N 1K oynuyorduk.
"Hatırlarsan 2 hafta geçerli bir dilek hakkım vardı. Onu hatırladım ve bir an önce gerçekleştirmek istiyorum" bu sefer o gözlerini devirdi.
"Bütün koşturma bunun için miydi?" Başımı sallayıp çantamı omzuma astım. "Tamam kaçarız. Telefonumu ver bir şeye bakıyodum" bana uzanınca geri çekildim.
"Olmaz. Bugün benim istediklerimi yapıcaksın ve telefon yasak. Hadi hazırlan kapının önünde bekliyorum" cevap vermesine izin vermeden kapının önüne çıktım.
Kapının önüne çıktığım gibi telefonu çıkardım. Ekranını açtığımda model ekran kilidi çıkınca hala aynı şekil olması için dua ederek şekli girdim. Ekran açılınca hemen mesajlara girdim. Tahmin ettiğim gibi ses kaydını indirirken elinden almıştım. Altında da üç mesaj vardı.
'Dinlemelisin ve kimin yalancı olduğunu görmelisin Berk'
'Doğa'nın gerçek hislerini duy tanı onu'
'Mesaj yazmamanızın sebebi şuan kavga ediyor olmanızdır umarım'
İrem'e küfrederek konuşmayı sildim. Numarayıda engelledikten sonra telefonu kapadım. Telefonu cebime koyarken Berk yanıma geldi.
"Ne uyuşuksun be bi gelemedin" önden yürürken oh çekmeyide unutmadım tabi.
"Sus istersen Doğa" durup arkamı döndüm.
"Ben değil sen sus. Unutma bugün benim isteklerim olucak" kahkaha attı.
"Bırak hayal kurmayı Doğacım. Sadece bir dilek hakkın var" bende kahkaha attım.
"Heh işte bende o dilek hakkımı bir gün içinde bütün dileklerimi yerine getirmen için kullanıyorum" sabır dilenircesine başını yukarı kaldırdı. Kıkırdayıp yürümeye devam ettim.
"Resmen saçmalık ya! Neden 2 hafta süre verdim ki keşke o gün söylettirseydim" ah be Berk ben onu unutmuştum. Sadece bir dakikada aklıma geldi o. Zaten Türkün aklına ya kaçarken ya da sıçarken gelirmiş.
"Çok konuşma yürü"
"Emredersiniz hanımefendi" kahkaha attım.
"Ee bugün böyle" arkamdan söylenirken gülümsemeden duramıyordum. Son anda yırtmıştım. Ama İrem bunun ile durmazdı. Hayır anlamıyorum Berk ona olan hislerimi öğrenince , gidip onun boynuna atlıyacağını falan mı zannediyordu? Olacak tek bir şey vardı. O da Berk ona yalan attığımı öğrenince bana çok kızacaktı. Gerisini tahmin edemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PENCEREMDEKİ ÇOCUK
Chick-LitOnu 5 yaşımdan beri tanıyordum. Birbirimizi gördüğümüz ilk andan beri kavga ediyorduk. Sanki her kavgamız da daha da bağlanıyorduk. Birbirimize her laf sokuşumuz bizi daha da yakınlaştırıyordu. Birbirimize ettiğimiz hakaretler sanki aslında söylemek...