Jimin~
Gözlerimi yavaşça araladım. Gözlerim bulanık görüyordu ve başımda felaket ağrı vardı. İyice netleştikten sonra başımda bekleyen Jin hyung'a baktım. Ne zaman gelmişti? Hafif bir tebessümle bana baktı ve derin bir nefes aldı.
"Tanrım, Jimin iyi misin?"
"Jin Hyung."
"Evet Jimin benim. Buradayım"
"Ne zaman geldin?"
"2 saat olmak üzere"Elini yavaşça alnıma yasladı ve nefesini dışarıya verdi. Terlediğimi fark ettiğimde dün gece uyumadan önce hasta olmak üzere olduğum geldi. Tabii ya, yine hasta olmuş ve hyungları endişelendirmiştim. Yavaşça doğruldum yattığım yerden, dilim damağım kurumuştu. Komodinin üzerinden su dolu bardağı alıp içindeki suyu tek dikişte bitirdim. Jin hyung ise oturduğu yerden kalkıp yüzüme son bir kez daha baktı.
"Aşağıya iniyorum sana çorba yapmıştım. Isıtayım sende soğuk bir duş al sonra saçlarını kurutup (!) aşağıya gel."
Yutkunup yüzüne baktım ve kafamı onaylar bir vaziyette salladım. O odadan çıkarken bende yataktan çıktım ve banyoya girdim. Aynadaki yansımama baktım, fazlasıyla kızarmış bir burun ve morarmış göz altlarım vardı. Kolay hastalanabilen bir bünyem vardı ve genelde zorlukla atlatırdım. Üzerimdeki pijamaları çıkartıp suyu ayarladım ve duş kabinine girip kısa bir duş aldım. Odama geçip dolabımdan eşofman ve tişört alıp giydim. Saçlarımıda tarayıp kurutunca Jim hyungun onaylayacağı vaziyette olduğumu ve aşağıya inebileceğimi fark ettim. Terliklerimi giyip odamdan çıktım, koridordaki saate baktığımda saat akşam üzeri 5'e geliyordu. Ne kadar çok uyumuşum öyle.. hastalık işte. Merdivenleri yavaş bir şekilde inip mutfağa geçtim. Jin hyung çorbayı ısıtmış tepsiye ilaçlar ve suyla yerleştirirken göz ucuyla bana baktı.
"Sen salona geç ben geliyorum hemen."
"Tamam hyung"Dediğini yaparak salona geçtim ve diğerlerininde burada olduğunu görünce şaşırarak kaşlarımı çattım. Tae'nin yüzünde fazlasıyla endişe vardı fakat beni görünce derin bir nefes alıp yerinden kalktı ve yanıma geldi. Kollarını vücuduma sararak bir süre durdu. Karşılık verip bende ona sarıldığımda geri çekilip elini alnıma koyarak bir süre durdu.
"Ben iyiyim Tae merak etme."
"Ne kadar endişelendik haberin var mı Chimmy. Jungkook'da gelmese havale geçirecekmişsin."Başımı yana eğip Jungkook'un oturduğu koltuğa baktım. Bana bakıyordu ve herkes gibi o da endişeliydi. Ne yani gelip beni o mu kurtarmıştı ölmekten? Keşke kurtarmasaymış. Tae'ye yeniden döndüğümde bileğimden tutup beni sürükleyerek Jungkook'un oturduğu uzun koltuğa oturttu. Üzerime ince bir örtü örtüp o da tekli koltuğa oturdu. Hoseok hyung gülümseyerek bana ve Jungkook'a bakıyordu. Tamam bakması normaldi ama neden gülümsüyordu? Başımı yavaşça Jungkook'a çevirdim ve hala bana baktığını fark ettim.
"Jimin bizi fazlasıyla endişelendirdin."
Yeniden Hoseok hyung'a döndüğümde kalbini tutuyordu. Tebessüm etmemi sağlayan bu komik görüntüsüne hafif bir iç çektim.
"Üzgünüm Hoseok hyung"
Yoongi hyung Hoseok hyung'a dönerek bir şeyler fısıldadı ve Hoseok hyung o sırada telefonunu çıkardı. Jin hyung salona girerken Namjoon hyung Jin hyung'a Tae telefonuna Jungkook ise bana bakıyordu. Başımı Jungkook'a çevirdim ve o sırada bir kamera sesi duydum. Yoongi hyung gülmeye başlarken Jungkook'la aynı anda Hoseok ve Yoongi hyung'a doğru döndük. Tadaaa bir kamera sesi daha.. Kaşlarımı çatarak onlara bakarken Tae'den gelen isyan sesleriyle herkes ona doğru döndü. Jin hyung tepsiyi bana verip Tae'ye döndüğünde Tae telefonu göstererek konuşmaya başladı.
"Bu telefon benim değil!"
"Nasıl yani kimin?"Herkes telefonlarını kontrol etti ve Tae telefonun aramızdan birinin olmadığını söyleyerek kalktı.
"Tanrım, nasıl fark edemedim."
Tae mutfağa geçerken telefonda birini aradı. Sanırım kendi telefonunu arıyordu.
Taehyung~
Telefonun sahibi bugün yanlışlıkla çarptığım kızdı. Telefonlarımız düşme esnasına karışmış olmalıydı. Peki ya kız nasıl fark etmemişti? Bu kadar gerizekalı mıydı tanrı aşkına. Kendi numaramı tuşlayarak beklemeye başladım. Umarım açardı..
Yoora~
Gözlerimi çalan telefonla açtım. Gözlerimi yavaşça ovuşturup komodinin üzerindeki telefonu aldım ve kendi numaramı görmemle şaşırdım. İyi de kendimi nasıl arayabilirdim ki? Aramayı cevapladım ve telefonu kulağıma götürdüm.
"Alo?"
"Alo. Ah tanrı aşkına, tüm gün nasış fark etmezsin!"Kim olduğunu bilmediğim fakat sesi tanıdık gelen kişi bana bağırarak isyan ettiğinde olanları henüz idrak edebilmiş değildim.
"Pardon, sizde kimsiniz?"
"Bugün size yanlışlıkla çarpmış olan kişiyim. Elinizde tuttuğunuz telefonun sahibi yani Kim Taehyung. Gerçekten fark etmedin mi senin telefonun olmadığını?"
"Üzgünüm yorgun ve dizlerim kanlı (!) bir şekilde eve geldiğim için direk uyumuşum. Fark etmedim!"
"Pekala, sana konum atacağım yere gel telefonları değişelim."
"İyi."Telefon yüzüme kapandığında telefonu indirip boş boş ekrana baktım. Gerçekten bugün bana çarpan çocuktu bu. Telefonu yeniden komidine bırakarak kalktım ve odadaki banyoya geçtim. Elimi yüzümü yıkayıp kendime geldikten hemen sonra çıkarak dolabımı açtım. Henüz getirebildiğim kadar kıyafetim vardı, yani çoğu kışa uygun değildi. Kot rengindeki pantolonumu ve siyah kazağımı giyme kararı aldım. Üstümdekileri çıkarıp pantolon ve kazağı giydim. Kırmızı saçlarımı tarağımla taradım, hemen tepeden bir at kuyruğu yaparak topladım ve deri ceketimi giydim. Komodinden telefonu alıp cebime paralarla birlikte sıkıştırdım. Kenardan siyah botlarımı alıp giydim ve odadan çıktım. Telefondaki mesaja girip konuma baktım. 15 dakikalık bir mesafeydi yani yürüyebilirdim. Teyzeme çıkacağımı söyleyip evden çıktım ve yürümeye başladım. 15 dakika içinde konumun olduğu yere geldiğimde karşımda duran büyük eve baktım. Gerçekten fazlasıyla büyüktü. Burası onun evi miydi, yoksa kız arkadaşının mı? Ben pek utanan biri değildim bu yüzden bahçe kapısından girip hiç düşünmeden kapıyı tıklattım. Bir kaç saniye sonra kapı tanıdık bir yüz tarafından açıldığında şaşkın bir ifadeyle ona baktım. Bu- bu kuzenim Jungkook'tu..
Yazım yanlışları varsa affedin. Okumadan atıyorum. Lütfen yorumlara düşüncelerinizi yazın ve vote verin. Sizi seviyorum. Teşekkürler💗✨
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mr.Jeon || {Jikook} ✅
Fiksi Penggemar"Birbirimizi sevmemiz çokta zor değil" "Her seferinde ilk günkü gibi bakarsak birbirimize." @rossieyl 'e ithafen🌿