Yavuz
Önümdeki kocaman kapıya bakarken kolumun iki saattir havada kaldığı için ağrımaya başladığını hissettim. Kolumu indirip uyuşukluğunun geçmesi için biraz salladım. Kolumu ovuştururken bir yandan da aklımda ne söyleyeceğimi düşünüyordum. Onu görmeyeli iki ay olmuştu. Bir haziran gecesi veda etmişti bana. O benden gitmeden bir gece ansızın gelebilirim demiştim.
Şimdi ağustosta sıcak bir gecede kapısının önündeydim. Bu kaçıncı kapısında bekleyeşimdi bilmiyorum. Görevden ihraç edildikten sonra ilk işim İstanbulda dönmek olmuştu. İstanbulda da yaptığım ilk iş onun kapısına gitmek. Ama yapamamıştım. Kapısını çalıp ben geldim diyememiştim. Karşısına çıksam bile ne diyecektim ki? Geldim çünkü bana iyi geliyorsun. Geldim çünkü üniformamı kaybettikten sonra sevdiğim bir insanı da kaybetmek istemiyorum. Geldim çünkü sana veda etmek çok büyük bir aptallıktı. Geldim çünkü o bankta sana yalan söyledim.
Kaç gündür onu izliyordum. Bu evde yaşadığına emindim. Kaç gündür cesaretimi toplamıştım. Bu gece çıkacaktım karşısına. Elimi uzatacaktım. Tutar mı bilmiyorum. Belki beni çoktan aşmıştır. Derin bir nefes alıp elimi kaldırdım. Uzanıp tam zile bastığım anda açıldı kapı.
Karşımda iki aydır özlediğim gözler vardı. Gülmekten kısılmamış, tam tersine şaşkınlıktan kocaman açılmıştı. Gözleri gibi dudakları da şaşkınlıktan açılmıştı. O bana şaşkınlıkla bakarken ben özlem ile inceledim yüzünü. Kısık gözleri, hokka burnu ve kalemle çizilmiş dudakları hala aynıydı. Kalın kaşları, kaşının üstündeki yara izine kadar bıraktığım gibiydi. Biraz zayıflamıştı sadece. Bir de geceyi kıskandıracak kadar siyah saçlarını kesmişti.
Üzüldüm kısa saçlarını görünce. Bu hali bile çok yakışsa da ben o uzun ipek saçlarını gönül rahatlığı ile okşayamadan kısacık kalmışlardı. Kısa saçlar olgunluk katmıştı yüzüne. Gözlerim biraz daha aşağı indiğinde üzerinde ki ince ipli askılıyı ve kısa kot şortunu görünce kaşlarım çatıldı. Bu kız niye bu kadar açık giyiniyor acaba? Karabayır da gayet güzel giyiniyordu. O an dikkatimi elindeki kocaman siyah bavul çekti. Nereye gidiyordu ki gece gece?
"Yavuz!?"
Şaşkınlıkla konuşması ile bakışlarımı kahverengi gözlerine diktim. Mavilerime bakarak neden burada olduğuma anlam yüklemeye çalışıyor gibiydi.
"Ne işin var burada?"
"Yalnız o benim lafım."
Önce güldü yaptığım şakaya. Sonra yüzü asıldı bir anda. Gülüşü soldu yavaşça. Aynı şakayı yaptığım gece geldi aklına. Bende büyüyen gülümsememi engelleyip ciddi bir ifade ile baktım.
"Bir gece ansızın gelebilirim demiştim. Bende geldim."
"Neden?"
Çünkü seni seviyorum. Gülüşünü görmeden geçen iki ay ölüm gibiydi. Bana hayata bağlayan, uğrunda yaşadığım iki şeyde yoktu hayatımda. Bir üniformamın üstündeki bayrağım birde gülünce kısılan gözlerin...