Bahar
Göz kapaklarımı rahatsız eden ışık ile kirpiklerimi kırpıştırarak açtım. Görüşüm netleştiğinde hastane odasında olduğumu hatırladım. Nerede olduğumu hatırlayınca ardından dün yaşadıklarım da gözümün önünden geçti.
Dün Yavuz bana aşık olduğunu söylemişti. Aylar önce duymak istediğim kelimeleri söylemişti resmen. Gerçek olduğuna hala inanamıyordum. Yattığım yerde hareket etmek istesemde belimdeki ağırlık ile yapamadım.
Bakışlarımı aşağıya indirdiğim de kalın iki kolla karşılaştım. Hiç kıpırdamadan aynı şekilde uyumuştuk bütün gece. Yavuz'un kollarını hafifçe kaldırıp yüzümü ona döndüm.
Dar yatakta fazla geri gidemediğim için burunlarımız arasında bir kaç santim var iken düzenli bıraktığı sıcak nefesini dudaklarımda hissediyordum.
Onu ilk defa bu kadar yakından görüyordum belki de. Parmaklarımı usulca kaldırıp yanağının üstüne koydum. Hafif çıkmış sakallarını parmak uçlarımda hissediyordum. Her haliyle çok yakışıklı olsa da hafif çıkmış kirli sakallı halini daha çok seviyordum sanırım.
Parmaklarımı usulca yanaklarında gezdirirken gözlerimde yüzünün her zerresinde hayali yollar çiziyordu. Baştan aşağı inceledim yüzünün her noktasını. Sarı kaşlarını, kısık küçük gözlerini, minik burnunu...
Bütün gün onu izleyebilirdim herhalde. Uyurken o kadar masum duruyordu ki. Sanki bütün dertlerini unutmuş, elinde şekeri ile sokaklarda koşturan küçük bir erkek çocuğu gibi. Uykusunda kıpırdaması ile dikkatimi gözlerine verdim.
Sarı kirpiklerini kırpıştırarak açmış uykusundan dolayı buğulanmış mavi gözleri ile bana bakıyordu.
"Bahar?"
"Efendim, canım?"
Benim canım demem ile dudağının kenarı yukarı doğru yavaşça kıvrıldı. Başka ne diyebilirdim ki? O benim canım, canımdan öte tek sevdiğim değil miydi?
"Böyle sabahları ilk olarak sıcak bir ses duymak ne kadar da güzelmiş. Ama ben daha fazla uyumak istiyorum." dedi gözlerini kapatarak. Belimdeki elini daha sıkı sarıp başını göğsüme yasladı. Burnu boynuma çarparken sıcak nefesini tenimde hissediyordum.
Kolumu omzuna sarıp parmaklarımı sarı saçlarının arasına soktum. O uyumaya devam ederken bende saçlarını okşuyordum. Dakikalar geçerken saat neredeyse bir olmuştu.
Bir an olsun gözlerimi Yavuz'un aşık olduğum yüzünden ayırmaz iken kapının çalmadan açılması ile hafif yerimde dikleştim. Elinde iğne olan bir hemşire içeri girdiğinde bizim halimize bakıp gözlerini kocaman açtı.
Hemşireye resmen basılmıştık. Ben basılmanın utancı ile kızarırken yerimde dikleştim. Hemşire benim olduğum tarafa gelip,
"Ateşiniz var ise ateş düşürücü vereceğim. Bir de tansiyonuza bakacağım Bahar hanım." dedi.