Y O R U M İ S T İ Y O R U M
"Jungkook amacın ne ?"
Okul biter bitmez Jungkook'u okulun arkasına sürüklemiştim. Şimdiyse ona hesap soruyordum.
"Amacım yok" Omuzlarını silkerek etrafa bakınmaya başladı. "Jungkook neyden bahsettiğimi biliyorsun" Bıkkınca ona seslendiğimde, sonunda gözlerini bana çevirebilmişti.
"Hayır bilmiyorum" Sinirlerim iyice tepeme çıkarken bu son damla olmuştu.
"Jungkook daha bir-kaç hafta önce beni aşağılayıp, beni iğrenç buluyordun. Yaptığın sikimsolik partide beni herkesin içinde alay konusu etmiştin. Arkadaşlarınla bana ve Jimin'e yapmadığınız küstahlıklar ve iğrençlikler kalmadı. Ama şimdi benden nefret ettiğini bilmesem bana aşıksın sanacağım. Ama sen gelmiş amacının olmadığını söylüyorsun. Söylesene bu kaçıncı seviyede bir yüzsüzlük?"
Tek seferde söylediğim şeylerle Jungkook'un yüzünde oluşan o şaşkın ve durgun ifade bozulan sinirlerimi daha da bozmuştu. "Yetmedi mi bana yaptıkların? Burda da mı hayatımı mahvedeceksin?"
Sesim istemsizce kısılmıştı. Artık söyleyecek bir şey bulamıyordum. Bedenimi sadece hayal kırıklığı ve sinir esir almıştı.
"Ben, üzgünüm" Gözlerini kaçırırken, sinirle gülmüştüm. Artık deliriyordum. "Üzgünsün öyle mi?" Jungkook kafasını sallayarak aşağı eğdiğinde, "Gülüşümü durdurarak yutkunmuştum. "Üzgün olsaydın hayatımdan siktir olup giderdin"
Bakışlarını aniden bana çıkardığında, kalbimin bir yerlerinden kopan şeyi hissetmiştim. Gözleri dolu doluydu.
"Ben yaptıklarımı sana unutturmak istemiştim sadece," Burnunu çekerken boğuk sesle konuştu. "Sen okula geldiğin ilk günden beri garip hissediyordum. Hissettiklerimin ne olduğunu bilmeyecek kadar aptal değildim. Basit bir hoşlantıydı sadece. Ama bu hoşlantının büyüyerek başıma bela açmaması için sana kötü davranıp benden uzaklaştıracaktım"
Ani itirafıyla gözlerim büyürken, o devam etmişti. "Böylelikle benden nefret edecek ve karşıma çıkmamaya çalışacaktın. Bense seni yavaş-yavaş unutacaktım. Ama istemsizce kontrölden çıkmıştım. Sen bayıldığında kalbimde hissettiğim acı, yüzüne top attığı için Hyun Woo'yu dövmem, aç kalmaman için sırana yiyecek bırakmam, hepsi tehlikeli şeylerin habercisiydi"
Günün bilmem kaçıncı şaşkınlığını yaşarken, bana zarar verirken aslında koruduğunu da anlamıştım.
"Ancak arkadaşlarım bunu farketmiş olacak ki, seni sevmediğimi kanıtlamam için kolyeni herkesin gözü önünde kırmamı istediler. Aptal gibi gurumu düşünerek kabul etmiştim. Cidden özür dilerim. O kolyenin senin için ne kadar önemli olduğunu bilmiyordum"
Sağ eliyle gözündem düşen yaşları silerek devam etti. "Ama şimdi geçmişte yaşadığın yaralarını sarman için buraya geldim. Bana bir şans ver. Söz veriyorum her şeyi sana unutturacağım. Hatta beni sevmeni sağlayacağım"
Son dediği şeye kıkırdarken, ne zaman gözümden yanağıma doğru süzüldüğünü bilmediğim yaşın ağzıma girerek tuzlu tat vermesiyle kıkırdamamı durdurdum. Onu zaten sevdiğimi ona söyleyemezdim. Zamanı değildi.
"Beni affedebilir misin Taehyung?" bana yaklaşıp ellerimi tuttuğunda, inanamayarak ona bakıyordum. Her şeyi beni sevdiğini inkar etmek için yapmış olması inanılması kolay bir şey değildi.
"Bana zaman ver Jungkook. Yaptıkların kolay-kolay unutulacak türden bir şey değil" Bir çocuk gibi gözündeki yaşlarla kafasını hızlı-hızlı salladı. "İstediğin kadar zaman senin olsun. Seni sonsuza kadar bekleyebilirim"
Kafamı sakince sallayarak elleri arasındaki ellerimi istemeyerekte olsa çekmiş ve ona arkamı dönmüştüm. "Ben eve gidiyorum" zaten gidecek başka bir yerim yoktu ama yine de ona söyleme gereksimi duymuştum.
Ben önden yürürken, arkamdan geldiğini rahatça duyabiliyordum. Bu ben eve varana kadar devam etmişti.
İtirafına karşı nedensizce mutlu olurken, gece kafamdaki sorular yüzünden uyuyamayacağımı da çok iyi biliyordum.
S O N U N D A A M K
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ᴡᴇɪʀᴅ ✞ ᴛᴀᴇᴋᴏᴏᴋ ✔
Fanfiction❝ Kim Taehyung, kendisi homofobik olan bir sınıf arkadaşına aşık olur ❞