Bu kadarını da beklemezdim !

247 20 8
                                    

Alexle taksiye binip gideceğimiz yere geldik. Taksi parasını ne kadar ödemek için ne kadar ısrar etsemde dinlemedi. Parayı kendisi verdi.

Alex: İşte geldik !

Etrafıma göz gezdirince burasının cennet gibi bir yer olduğunu gördüm. Çok sakin bir yerdi. Tam önümüzde kocaman bir göl duruyordu. Üzerindeki nilüfer çiçekleri göle ayrı bir güzellik katmıştı. Etrafta ben ve Alexten başka kimse yoktu. Tam kafa dinlenecek bir yerdi.

- Gerçekten çok hoş bir yer. Buraya kimsenin gelmemesi şaşırtıcı doğrusu.

Alex: Burası aşk gölü. İnsanlar buraya kafa dinlemeye , sevdikleri , değer verdikleri kişilerle gelirler. Burasının havası , kokusu , kuşların o güzel sesleri tüm dertlerini alır götürür insanın.  Dedi ve gülümsedi. Ben de gülümsedim.

- Ne güzel

Alex: İleride küçük bir çay bahçesi var gidelim istersen .

- Olur .

Çay bahçesi gerçekten çok şirin bir yerdi. Bahçesinde oturduk ve iki tane çay söyledik. Çaylarımız gelince muhabbete başladık.

Alex: Eeee. Sen anlat. Anlaşılan buralarda yenisin. Nereden geldiniz.

- Amerika'dan buraya taşındık. Dedim ve çayıma iki şeker attıp karıştırdım.

Alex: Hmm. Bir sebepten dolayı mı ?

Dedi ve çayından bir yudum aldı.

- Aslında evet. Annemle babam boşandılar. Bizde anneannemlerin yanına buraya gelmek zorunda kaldık. Babam annemi çok üzdü. Bir tarafım babamı affetmememi söylüyor. Bir tarafım ise ne olursa olsun o senin.baban affetmelisin diyor.

Alex: Boşanmalarının sebebi ne ? İstemiyorsan anlatmak zorunda değilsin.

- Babam annemi aldattı. Sürekli bize yalanlar söyledi. Annemi , beni çok ... çok kırdı. Ağlattı.

Babamın annemi aldattığını öğrendim günü hatırladım. Annemin nasıl ağladığını , odamda sessizce annem beni görüp daha da üzülmesin diye sessizce hıçkırıklarımı içime ata ata nasıl ağladığımı hatırladım. O berbat günler gözümün önünden geçti. Ağlamamak için dudağımı ısırdım.

Alex: Ahh... Ben .. Ben çok  üzüldüm. Moralini bozduğum için özür dilerim. Dedi üzgün görünüyordu.

- Yok sorun değil.

Çaylarımızın yarısına gelmiştik.

- Eee , hadi sıra sende. Lydia senim.annen mi ?

Alex: Evet. Ama öz değil. Yetiştirme yurdunda büyüdüm ben. Annemle babam ben daha çok küçükken trafik kazasında ölmüşler. Başka kimsem olmadığı için beni yetiştirme yurduna verdiler. Orada büyüdüm. Sekiz yaşında Lydia ve Geoge beni evlatlık aldılar. Okuttular. Herşeyimle ilgilendiler. Onlara olan borcumu hiçbir zaman ödeyemem.

- George ?

Alex: Üvey babam.

- Hmm anladım.

Çaylarımız bitti ve hesabı ödeyip gölün etrafında dolaşmaya başladık.

- Buraya gelip ne yaparak rahatlıyorsun?

Alex yanımdan bir hışımla ayrılıp koşa koşa gölün tam önünde durdu. Yüzünü göle doğru çevirdi. Kollarını açtı. Ne yapıyor bu kız dememe kalmadan beni yanına çağırdı. Yanına gidip aynı şekilde durdum. Gören bizi manyak felan sanırdı. Allah'tan etrafta pek fazla insan yoktu. Rüzgar saçlarımı okşuyor. Tişörtümü bir o tarafa bir bu tarafa sallandırıyordu. Ne yalan söyleyeyim bu his çok hoşuma gitmişti.

MY LİFEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin