Telefonuna gelen konuma bakıp sırıttı.
Adresi bildiği için flashı bulmak kolay olacaktı. Anahtarı takıp çevirdi ve camarosunu çalıştırdı. Gazı kökledi ve adresin bulunduğu yere hızla sürmeye başladı.
Ormanın içindeki terkedilmiş ve yıkık dökük bir evin önünde durdu. Arabasından indi ve paslı kapının önünde durup son bir kez konuma baktı. Evet, doğru gelmişti.
Paslı kapıyı ittirerek açtı ve çürük eşyaların arasından geçip mutfağa ulaştı. Buzdolabını açtı ve içindeki tencerelere baktı. Buralarda biryerde olmalıydı.
Birinin kapağını açıp elini tencerenin içindeki küflü, yağı katılaşmış ve kurtlu yemeğin içine daldırdı. Kurtların kıvranmasını ve yemeğin iğrenç hissiyatına rağmen bunu umursamadı ve eline değen sert cismi alıp çıkardı. O paraya ihtiyacı vardı.
Flashı cebine attı ve evden çıktı. Arabasına binip ormanın çıkışına sürdü. Seul'ün çetin sokaklarını aşıp bakımsız bir evin önünde durdu. Arabadan inip eve yürüdü ve kapıyı açıp içeri girdi.
Direk evin bodrum katına yöneldi. Bir ampul ile aydınlanmasına rağmen loş görünen masasına oturup bilgisayarına geçti. Flashı takıp açılmasını bekledi. Açılan flashın içinden izlemesi gereken videoyu buldu ve üzerine tıkladı.
''Yeni bir görevle karşındayım Kim Taehyung. Adamımın ağır bir şekilde yaralanmasına ve Busan'ın en güvenlikli hapishanesine düşmesine yol açan Min Joon'u öldüreceksin. Bunu yaparak beni bir kez daha etkileyebilir ve 10.000 won kazanabilirsin.''
Min Joon'u tanıyordu. Ünlü bir şirketin Ceo'suydu. Fazlasıyla kurnaz ve dolandırıcı bir adamdı. Ceo olmadan önce uyuşturucu kaçakçılığından 2 kez hapise atılmıştı. O olmasa da olurdu.
Gözlerini beklemekten ekranı kapanmış bilgisayardan çekip ayağa kalktı ve bodrumdan çıkıp merdivenlere yöneldi.
Fazla bitkindi. Merdivenleri çıktıkça merdivenler uzuyordu sanki. Sonunda siyah kapının önüne varabildi.
Kapıyı açıp yorgunluktan kontrolden çıkmış bacaklarına uydu ve yalpalayarak siyah nevresimli yatağa ilerledi. Kendini yatağa bıraktı.
Uyumalıydı. Yarın yorucu bir gün olacaktı.