''Pssht... Jungkook.''
Gözlerini yavaşça araladı ve Taehyung'a baktı.
''Hadi gidiyoruz.''
''Nereye?''
''Salak mısın? Kaçacağız işte.''
''Bana planı hala söylemedin.''
''Birazdan olacak şeyleri sana anlatmakla uğraşamam.''
Küçük olanın elinden tuttu ve onu hücreden çıkardı. Temizlik odasına yürüdü.
''Orada ne yapacağız?''
''Sadece biraz saklanacağız.''
''Peki ya güvenlik kameraları?''
''Hepsi çoktan halledildi.''
Kapıyı açtı ve içeri girdi. Jungkook'ta girince kapıyı kapattı.
''Gardiyanlar birazdan olacaklar için geldiğimiz yöne doğru gidecekler. O sırada biz de buradan çıkıp diğer taraftan gideceğiz.''
Başıyla Taehyung'u onayladı ve yere oturdu.
''Üç..iki...bir''
Birden başlayan silah sesleri ile yerinden sıçradı ve sırıtan hyunguna baktı. Dışarıdan bir takım konuşmalar ve ayak sesleri gelince kapıyı açıp etrafı kontrol etti ve Jungkook'a işaret verip yürümeye başladı.
Yerden kalkıp Taehyung'un peşinden yürümeye başladı. Önlerine çıkan her demir kapıyı gardiyanlardan aldığı anahtarla açıyordu. Geldikleri yönden patlayan silah sesleri, acı çığlıklar, ağır küfürler duyuluyordu.
Son kapıyı açtı ve ondan önce dışarı çıkıp kollarını açıp havayı içine çeken küçüğe tuhaf bakışlarını yolları.
''Hadi hadi. Sonra da havayı çekersin.''
''Özlemişim lan dışarıyı.''
''Jungkook şuan konumuz siktiğimin çevresini ne kadar özlediğin değil. Buradan bir an önce defolup gitmeliyiz. ''
Jungkook'un bileğinden tuttu ve ilerideki siyah minibüse yürümeye başladı. Kapıyı içip bindikleri sırada gardiyanlar kapıdan çıkıp o tarafa doğru koşmaya başladılar.
Şoför çoktan gaza basıp hızla hapishaneden uzaklaşmaya başlamıştı. Seul'e dönüyorlardı.
Taehyung cebinden telefonunu çıkardı ve bir numara tuşladı.
''İş halledildi. Evet, durumu iyi. 1-2 saate oradayız.''