Büyüğü saatlerdir hücredeydi ve küçük olan onun orada ne yaptığını çok merak ediyordu. Oturduğu masadan kalktı ve hücrelerin bulunduğu yere doğru yürüdü. Şu planın bir an önce yapılmasını istiyordu. Önceki gittiği hapishanelerden hep kendisi kaçmıştı. Ama Woo Jin bu sefer izin vermemiş ve birinin ona öncülük etmesi için birini göndermişti.
Hücre kapısını yavaşça araladı ve tam karşısındaki yere oturup duvara yaslanmış olana baktı. Başını da duvara yaslamıştı ve gözleri kapalıydı.
''Taehyung?''
Ses vermedi.
''Hyung uyudun mu?'' Büyüğünün önüne diz çöktü ve ellerini omuzlarına koyup onu yavaşça sarstı.
''Taehyung burada uyunmaz kalk.'' Büyük olan huysuz mırıldanmaları ardından tek gözünü açtı ve sersemlikle karşısındakine baktı.
İnce bileklerinden tutup çekiştirerek yerdekini zar zor kaldırdı ve onu yatağına yatırdı. Tam kendi yatağına gidecekti ki bileğinden tutup çekilmesiyle kendini siyah saçlının yanında buldu. Burunları değecek kadar yakınlardı ve büyük olan gözlerini küçük olanın gözlerine dikmişti.
''Ne oluyor hyung?''
Hiç bir şey söylemedi ve küçük olanın beline sarılıp onu kendine çekti.
Küçük olan da burnunun dibinde buram buram kokan vanilya kokusunun etkisiyle gözlerini kapadı.
Burnunu Jungkook'un boynuna sürttü ve yayılan parfümümsü kokuyu içine çekti.
''Çok güzel kokuyorsun.''
Taehyung'u ilk defa bu kadar masum ve tatlı görmüştü. Buna tepki göstermek yerine sessizce gözlerini yumdu ve uykunun gelip onu kolları arasına almasını bekledi.