Bugün kitabımı yazalı tam bir yıl oldu... Bazı sorunlar yüzünden devamlı bir halde bölüm atamasam da sizin sayenizde buralara kadar geldim. Teşekkür ederim iyi ki varsınız!
KEYİFLİ OKUMALAR BAYLAR VE BAYANDAN MERDİVENDEN KAYANLAR ( gülücük )
SARAÇ;
İçimdeki korku tarif edemeyeceğim kadar fazlaydı. En son annemi kaybettiğimde bu korkuyu yaşamıştım şimdi hayatımdan bir kadın daha kaybetmek istemiyordum. Annem gibi güçlü bir kadını kaybetmek istemiyordum hem de benim yüzümden. Benim tehlikeli işlerim yüzünden. Böyleydi benim hayatım ortası yok işte.
Şehirden uzaklaştıkça yağmur yağmaya başladı. Yine koruyamamıştım onu. Onu bırakıp gittiğim için kendime kızdım.
Ne zamandır evde yoktu? Dün gece bırakmıştım onu şimdi ise sabah olmuştu.
Yine alıp onu dağ evine mi getirmişti, yoksa bu sefer başka bir yere mi alıp götürmüştü. Aklım almıyordu bu sorularımı.
Artık kendimi gösterme vakti gelmişti Aziz pisliğine. Düşünmekten çıldıracaktım, bu sefer onu öldürmeden çıkmayacaktım oradan.
O kadar hızlı sürüyordum ki önümdeki arabayı geçip, hızla arkama alıyordum ve kısa sürede arkamda kayboluyordu.
Bu sefer dağ evinin önüne kadar motorla geldim. Başımı öne doğru eğip hafif ıslanmış saçlarımı karıştırıp geriye attım. Derin bir nefes alıp içeriye koştum.
İlk önce pis işlerini yaptığı evine ilerledim. Tekmeyle kapıyı kırıp içeriye girdim.
'' Aziz! '' diye bağırdım. Öyle bir bağırdım ki, yeri göğü inlettim.
Delirmiştim. Hızla bütün kapıları açtım kimse yoktu. Evden çıktım ve evin az ilerisindeki depoya koştum. Sareyi bağladığı o depo.
'' Açın lan kapıyı! '' diye bağırdım olanca gücüm ile demir kapıyı yumrukladım. İçeriden sesler geliyordu, ama çok derinden.
Kapının kilidini kırmak için bir şeyler aradım etrafta, deponun kenarında gördüğüm büyük taşı alıp kilide vurmaya başladım olanca gücümle. İçeriden gelen sesler yükselince '' Aziz! '' diye bağırdım. Beni duyuyorlar mı bilmiyorum ama ben onları derinden de olsa duyabiliyordum.
Elimdeki işe yaramayan taşı kenara fırlattım. Daha sağlam bir şey bulmak için etrafa göz gezdirdim ilerde ormana doğru giden küçük patika yolda iri kütükleri görünce hızla oraya koşmaya başladım. Yerdeki en kalın kütüğü alıp tekrar kilide vurmaya başladım. Kilit kırılınca birkaç tekme vurduktan sonra demir kapı hızla geriye doğru açılıp duvara vurdu.
Tok ses depoda yankılandı. Zaman kaybetmeyip hızla içeriye girdim.
'' Nerede lan sizi besleyen köpek! '' diye bağırdım gördüğüm iki korumaya.
Burnumdan nefes alıyordum. Gözüm o kadar kararmıştı ki hepsini öldürmek istiyorum.
İki siyah takım elbiseli koruma üzerime doğru gelmeye başladılar. Beni tanıdılar mı bilmiyorum ama yüzlerini dağıtmak istiyordum.
'' Hey! Size diyorum nerede sizin köpeğiniz? '' diye bağırdım bana doğru ilerleyen korumanın üzerine yürümek yerine ayağıma gelmesini bekledim.
Öbür koruma hiç keyfini bozmayıp elleri önünde hala kırmızı kapının önünde nöbet tutuyordu.
Üzerime gelen koruma, olduğu yerde durup belindeki silahı çıkartı ve bana doğrulttu. Bu hareketine aldırış etmedim. Ellerim cebinde yavaşça ona doğru ilerledim. Silahın ucunu alnıma bastırdım. Gözlerimi, bir korumanın olabileceği kadar iri vücutlu, kırmızı kapının önünde duran çocuktan daha kumral olan korumanın koyu kahverengi gözlerine diktim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOĞUK NEVALE
Ficción General" Mesafelerin sevmek için önemsiz olduğunu o mezar taşını öpünce anlıyorsunuz aslında... " Her şey Sare'nin o akşam ki merakıyla başladı ve Saraç'ın umursamaz tavrıyla devam etti. Oyunun içinde geçmişini bulacak olan Saraç her şeyden habersiz itmişt...