Episode 49. "A little happiness and a lot of sadness."

13.4K 575 168
                                    

'Fosur fosur' ağlamaya hazır mıyız Hemsvatos? dsfgtujy Bölüm şarkısı pek uymuyor ama melodisi çok güzel. "Ayna - Beni Köyümün Yağmurlarında Yıkasınlar" Mümkünse lütfen bununla okuyun. İyi okumalar. ♥ Yorumları eksin etmeyin lütfen. ^-^

Bölüm 49. "Biraz mutluluk ve çokça hüzün."

Perrie. 

 "Lanet olsun!" Eve girdiğimde ağzımdan çıkan ilk söz bu oldu. O'nu gözlerimin önünde öpmüştü. Ne hissedeceğimi düşünmeden.

Tamam, belki içimde kötülük olabilir. Tamam, bazı hatalarım olmuş olabilir ama bu benim bir kalbim olmadığı anlamına gelmez. 

Sevdiğiniz adamın başka birine aşkla baktığını, sarıldığını ve öptüğünü bilmek, hissetmek ve görmenin ne kadar acı olduğu ile ilgili bir fikriniz var mı? 

Beni asla Arabell gibi sevmeyecek. Ya da bana asla O'na baktığı gibi bakmayacak. Beni, o sıcak kollarına alıp sarmayacak. Ben O'nun için iş anlaşması gibiyim. İmzalamak zorunda olduğu bir anlaşma. İmzalasa olmaz, imzalamasa olmaz.

Aklıma gelen ani fikirle evden fırladım. Kimin, kime ait olduğunu gösterme vakti geldi de geçiyor bile.

Arabell.  

"Hala inanamıyorum." dedim kolları arasında. "Bu nasıl bir cesaret Zayn." Oturduğu koltukta bana baktı. "Aşk." dedi tek kelimeyle. 

Beni öptükten sonra, Perrie'nin yüz ifadesi fazla şaşılasıydı. Böyle bir şeyi beklemiyormuş gibiydi. Ki bende beklemiyordum. 

"Kucağına yatabilir miyim?" dedi bana bakarken. Harry bir kaç saatliğine yalnız kalmamız için evini bize bırakmıştı. Kotuğa uzandım ve bacaklarım arasına girip kollarını belime sarıp başını göğsüme koydu. 

"Nişan." dedim. "Ne zaman bitecek?" "Bilmiyorum." dedi kısık bir sesle. "Babam son derece iyi. Aslında artık ona her şeyi anlatabilirim ama bir kriz geçirme ihtimali var." Derin bir nefes aldı ve verdi. "Bir kriz daha geçirirse, bunu kaldıramaz." 

Saçlarının arasına ufak bir öpücük bıraktım. Çikolata kokusu beni benden alıyordu. O'nun yanında olmak huzur demekti. Mutluluk, sevgi.. Ne kadar güzel kelime varsa hepsi. O benim yaram, yarama sürdüğüm ilacımdı.

Telefonu çaldı. Kafasını ve vücudunu benden ayırmadan telefonu çıkardı. Annesi arıyordu. "Hoparlöre alacağım." dedi beni uyarırcasına. Telefonu açtı ve sehpanın üstüne koydu.

"Efendim anne?" "Zayn, eve gelebilir misin tatlım?" Sıkılmışcasına bir nefes verdi. Başı hala göğsümdeydi. "Çok mu acil?" "Bize göre evet ama sana göre pek acil gelmeyebilir." "Dinliyorum." dedi anlatmasını istercesine. 

"Biliyorsun, nişanlanalı neredeyse 4 ay olacak. Perrie ve ailesi konu üzerinde hala ısrarcılar. Zayn, artık evlenmeniz gerekiyor." Nefesim boğazımda kaldı. Ciğerimle derin bir savaşa girdi. Zayn üzerimden doğruldu. Koltuğa oturdu ve bende yatışımı, oturma pozisyonu olarak değiştirdim. 

"Anne, işler yoluna girmişti." dedi Zayn. Sesi titrek çıkıyordu. "Evet, biliyorum. Ama eğer bu düzenin devam etmesini istiyorsak bu olmak zorunda, Zayn." Trisha hıçkırdı. Bu kadını ağlattıkları için o ailenin soyunun kurumasını istedim. "Gerçekten bir tanem çok üzgünüm. Engel olmaya çalıştım. Ama geri dönmüyorlar fikirlerinden." "Anladım anne." dedi Zayn kısık bir sesle. "Kapat hadi." Ve sonra sehpaya uzanıp kırmızı bölüme parmağını bastırdı. Telefon ana ekrana dönerken, menünün arkasında ikimizin resmi olduğunu gördüm. Midem büzüldü.

Never Been HurtHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin