Yerim K: Dün bir şey diyordun sanki?
İntihar edeceğini düşünüyordum oysa kiJungkook: Ne?
Ne saçmalıyorsun? Ve kimsin sen?Yerim K: Az buçuk aklın varsa, yukardaki mesajları okurdun.
😒Jungkook: ...
Dalga geçmeyecek misin?Yerim K: Hayır. Geçmemi mi isterdin?
Jungkook: Neden geçmeyesin ki? Sen ve senin gibiler benimle asla düzgünce konuşmadı.
Yerim K: Anlamadığım kısım şu, Benim gibiler seninle düzgün konuşmuyorsa, şuan benimle neden bu şekilde konuşuyorsun?
Bu cesaret nerden geliyor?
Madem cesaretlisin, suratına yumruk inmeden önce göstersene bunu!Jungkook: Yapamam...
Yerim K: Sebep?
Jungkook: Yapamam işte! Anlamıyor musun? Yapamam! Sizin gibi cani olamam!
Yerim K: Gerizekalı mısın?
Sana git onlara sana davrandıkları gibi davran demedim.
Kendini savun dedim.
Ama görüyorum ki, birileri beynini evde unutmuş!
Dünkü tuvalette de olabilir tabi.
Tercih meselesiJungkook: Neden bu kadar umrundayım? Belki dayak yemek istiyorum!
Dayak yiyerek ölmeyi hayal ediyorum belki!
Sende arkadaşlarının yanında dursana beni umursayacağına!Yerim K: Haklısın
Kendi hayatın, bana ne?
Boyun eğmeye devam et KookJungkook: Öyle yapacağım! İstersen sende gelip arada çakabilirisin!
Yerim K: Aklımda bulunduracağım.
Jungkook: İyi! Bekliyorum.
Jungkook elindeki telefonu sinirle cebine atarak ayağa kalktı. Yeterince berbat olan hayatında uğraşmak isteyeceği son şey, şerefsizlerin arkadaşı ile konuşmaktı.
Hala dönen başı ile çantasını omzuna atıp ilerlemeye çalışırken kendi kendine içinden söz verdi.
Bir daha acılarım dinsin diye içmeyeceğim.
Daha etkili bir yöntem varken neden içmişti onu bile bilmiyordu.
"Vay vay vay! Kimleri görüyorum."
Kulaklarına dolan sesle derin bir nefes alırken, duymamış gibi yaparak yürümeye devam etti. Arkadaki varlık kahkaha atıp sinirle konuştuğunda çantasının sapını dahada sıktı Jungkook.
"Beni duymuyor! İnanabiliyor musun Johnny!?"
Genç oğlan dönmekte olan başına rağmen adımlarını hızlandırdı. Şuan istediği son şey tekrar dayak yemekti. Daha dünün yaraları iyileşmemişti!
Bahçenin ortasına geldiğinde çıkışa göz atarak içinden dualar etmeye başladı.
Tanrım! Lütfen! Lütfen yardım et! Dayak yemek istemiyorum! Lütfen!
Bir anda omzundan tutulup savrulduğunda yeniden dualarının bir işe yaramadığını gördü Jungkook.
"Sana diyorum ucube! Sağır mısın?"
Jungkook sesini çıkarmadan karşısındaki bedene baktı.
Mark...
Okuldaki en büyük bela. Acımasız, adi, zengin ve şımarık. Ah bir de şerefsiz!
"Ne o dilini mi kaybettin? Yoksa cidden sağır mısın?"
Mark cümlesinde sonra bir kahkaha atarken arkasında bulunan Amber ve Johnny'de onun gibi iğrenç şekilde güldü.
Jungkook bu manzara yüzünü buruştururken bir anda yakasında güçlü eller hissetti. "Sen kime yüz ekşitiyorsun?"
Mark sigara kokan nefesini genç oğlanın suratına doğru üflediğinde, Jungkook'un bulanan midesi ister istemez ayaklandı. Suratının bu sefer midesi yüzünden buruşturken, karşısındakinin nefret dolu sesi kulaklarına doldu.
"Devam ediyorsun? Dur yardım edeyim!"
Daha ne olduğunu anlamadan suratına yediği yumrukla bir anda kendini yerde buldu Jungkook. "Bak daha kolay buruşturacaksın yüzünü!"
Mark sinirle karnına tekmeler geçirirken tükürücesine söylenmeye devam ediyordu.
"Bana teşekkür etmelisin Ucube!"
Jungkook ardı ardına karnına tekmeler yerken, ağlamıyordu veya bağırmıyordu. Artık onun ne ağlamaya ne de bağırmaya gücü kalmıştı.
Az daha dayanlamalıyım. Az daha. Yapabilirisin Kook!
Acıdan çatılan kaşları ile kendi kendine moral verirken, Mark son kez -hepsinden şiddetli şekilde- karına tekme geçirdi.
"Umarım dersini almışsındır Ucube!"
Bir çöpmüş gibi üzerinden geçerek Jungkook'u bahçenin ortasında bırakırken, genç oğlanın yanağından küçük bir damla süzüldü toprağa.
Yine kimse gelmemişti onu kurtarmaya. Yardımına kimse yetişmemişti. Kimse el uzatmamıştı ona.
Ne sanıyordum ki? Burası Amerika.. kim benim gibi bir çekiğe yardım eder?
Acıyla kapanmış olan gözlerini yavaşça araladığında bahçenin etrafında ona bakan kişilerin üzerinde gezdirdi. Hepsi bir tiyatro izler gibi izlemiştiler onun ölesiye dayak yiyişini.
Jimin, TaeHyung, Kai, Wendy, Jackson, Jessica ve tabi Yerim...
Genç oğlanın gözleri son olarak Yerim'in üzerinde durduğunda onunda tıpkı diğerleri gibi kendisini izlediğini gördü. Ama gözlerinde diğerlerinden farklı bir anlam vardı.
O bana acıyor mu?
Aklından geçen düşünce ile gözleri kararan Jungkook Yerim'den bakışlarını ayırarak ayağa kalkmaya çalıştı.
Kimsenin ona acımasını istemiyordu! Bu saatten sonra kimseden yardımda istemiyordu! Zamanında yardım etmeyenlerin şimdi yardım etmesi bir şeyi değiştirmeyecekti!
Karnını tutarak ayağa zor da olsa kalktı. Dünkü acıları daha yerinde tazeyken, üstüne bir yenisi daha eklenmişti. Bu 3. senesiydi ve okulun hızlı bir şekilde bitmesini diliyordu.
Okul çıkışına doğru yürüdü. Bünyesi daha ağır acılara alışıktı. Fakat şuan kendinde enerji bulamıyordu.
İlk sokağa kadar yürüdü. Daha fazla bedenini taşıyamayacaktı. Çıkmaz sokak olduğunu bildiği yere girip, bedenini yere attı.
Neden intihar edip kendimi kurtarmıyorum ki! Kimsenin umrunda değil zaten.
Her gün olduğu gibi bugün de aynı düşüncelerde yüzüyordu. Dün cesaret etmesine rağmen becerememiş, tuvalette sızıp kalmıştı. Birisine mesaj attığını bile hatırlamıyordu.
Sahi, neden birisine mesaj atmıştı?
Telefonunu cebinden çıkarıp mesaj kısmına girdi. Kim olduğunu bilmediği birisine, hislerini yazmıştı. Ya okula yayar, daha çok acı çekmesine sebep olursa?
Gerçi umrunda bile değildi. Bundan daha ağır acı çekemem diye düşünüyordu.
Burnundan gelen kanı sertçe koluyla sildi. Sinir krizi geçirmeye başlıyordu. Annesi babası neden onu bırakıp gitmişti? Neden onu yanında götürme gereği duymamıştı? Neden ülkesinden ayrı bir yerde yaşamaya çalışıyordu?
Elini yumruk yapıp duvara geçirdi JungKook. Olan enerjisi de bu şekilde bitmişti. Duvara yavaş yavaş çökerken bilinci yavaşça gidiyordu.
Her zaman olduğu gibi yine uyanmamayı planlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JungRi//Texting✓
FanfictionºBana hayat olmanı istiyorum prenses. Tekrardan yaşamama yardım eder misin?º [Başlangıç: 10.12.2018]