"Seni bekliyorum!"
Mesaja görüldü geçip parka ilerledim. Neden burada olduğumu milyonuncu kez sorgularken parkın tam ortasında durarak etrafa göz gezdirdim.
Park bomboştu.
Tam tahmin ettiğim gibi!
Alay ve sinir karışımı bir gülüş dudaklarıma yerleşirken aklımdan geçen senaryolarla nefes vererek güldüm.
Yine oyuna geldin Kook. Şimdi şuradan biri çıkacak ve ölesiye dayak yiyeceksin.
İçimden geçirdiğim düşüncelerle kenarda duran banklardan birine ilerledim. Bu esnada elime telefonumu alarak 'gizemli yardım sever olmaya çalışan ama muhtemelene şerefsizlikte master yapmış kişi'ye' mesaj attım.
"Nerdesin? Beni tuzağa düşürdün değil mi?"
"Hadi yo" Kulaklarıma dolan mesaj sesi ile yazdığım cümleyi yarıda bırakarak kafamı kaldırdım. Ağaçların orda bir karartı vardı. Simsiyah giyinmiş -tahminen- biri eğilmiş bir şeyler yapıyordu.
"Kimsin?" diye seslendim. Biraz hareket edip durdu. O esnada telefonuma mesaj geldi.
"İki dakika arkanı dön. Geliyorum."
Kaşlarımı çatarak oraya doğru baktım. Arkası dönük, eğilmiş bir şeyler yapmaya devam ediyordu. Pes ederek arkamı döndüm. "Tamam döndüm."
Ayağa kalktığını duyunca heycanlanmaya başlamıştım. Neler olduğunu bırak, tahmin bile yürütemiyordum. Tam arkamda durunca, "Döneyim mi?" diye sordum. Burda neden olduğumu, neler olduğundan daha merak ediyordum.
"Tamam dön."
İnce ve tatlı ses kulaklarıma dulunca, şok üstüne şok geçiriyordum. Sesin sahibi kim bilmiyorum ama çok güzeldi.
Kaşlarımı çatarak arkamı döndüm. "Ne istiyors-"
Lafımı daha tamamlayamadan, olan biteni algılamaya çalıştım. Sarı saçlı -peruk olduğu her halindan belli-, gözünde güneş gözlüğü olan ve ağzını maske ile kapatmış bir kız karşımda duruyordu. Kimliğini gizlemeyi başarmıştı.
Gözüm alttaki sarı ışığa kayınca, elinde bir pasta tuttuğunu gördüm. Çikolatalı, üstünden muzlarla şekil verilmiş ve oldukça güzel bir pastaydı. Üstünden olan beyaz kağıt dikkatimi çekince, elime alıp okudum. Üzerinde, "Doğum günün kutlu olsun Kookie" yazıyordu.
Bugün benim doğum günüm mü?
"Doğum günün kutlu olsun." dedi. Devam edecekken sözünü kestim. "Bugün benim doğum günüm değil."
Hafifçe sesli gülerek, "Bahse girerim hangi yılda olduğumuzu bile bilmiyorsundur. Sahi, en son takvime ne zaman baktın?" dedi.
Sinirlerimi bozuyordu. Telefonumu cebimden çıkartarak tarihe baktım. 1 Eylül... Ben bugün mü doğmuşum?
"Kimsin ve amacın ne bilmiyorum. Benimle uğraşma. Git ve kendin ye onu!" Arkamı dönüp yürümeye başladım. Ona güvenmiyordum.
"Salaklık yapma ve gel buraya. Yoksa peşinden geleceğim!" dedi. Ona aldırmadan ilerlemeye devam ettiğimde ne olduğunu anlamadan bir anda önümde belirerek durmamı sağladı.
"Yapma ama Jungkook! Onca saat uğraştım bunun için." Elindeki pastayı hafiften kaldırarak devam etti. " Ayrıca, en son doğum gününü ne zaman kutladın? Burada sana yardım edip seni-"
Sarf ettiği sözler üzerine sinir bütün vücudumu ele geçirirken hızla elindeki pastaya vurdum ve dibine doğru girerek fısıldadım.
"Ben. Doğum. Günümü. Asla. Kutlamadım. Ama meraklanma çok yakında ölüm günümü kutlayacağım!"
Suratına son kez bakıp tekrar çıkışa ilerlediğimde sesi yeniden kulaklarıma doldu.
"Seni mutlu etmek istemiştim."
Yarım kalan cümlesini tamamladığında omzumun üzerinden ona baktım. "Beni mutlu etmeye çalışma. Çünkü bu dünyadaki hiçbir şey beni mutlu edemez."
Tekrar önüme döneceğim esnada aklıma gelen şeyle ona bakmadan konuştum.
"Benden uzak dur!"
Bir şey söylemesine fırsat vermeden hızla parkı terk ettiğimde içimden kendime yardırıyordum.
Buraya gelmek başlı başına hataydı! Koca bir hata!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JungRi//Texting✓
FanfictionºBana hayat olmanı istiyorum prenses. Tekrardan yaşamama yardım eder misin?º [Başlangıç: 10.12.2018]