"İyi misin?" Yerim telefonunu oturduğu koltuğa koyup, ayağa kalktı. JungKook gözlerini açık tutmaya çalışıyordu. "Su," diyebildi sadece.
Yerim bir bardağa su koyup, JungKook'un kafasını hafif kaldırıp suyu içirdi. Bardağı yerine koyarken sorusunu tekrarladı. "İyi misin?"
JungKook gözlerini kıza dikerek bakıyordu. Onu yine kurtarmış, bu hastaneye getirmişti. "Değilim." Yerim gözlerini açarak ona daha da yaklaştı. "Neren ağrıyor? Doktoru çağırayım mı?"
"Bu kez ölmeme neden izin vermedin?"
Yerim geri çekilerek suratına baktı. "Seni kendi ellerimle öldürebilmek için." Kaşlarını çatarak devam etti. "Deli misin ya sen! Aklım çıktı aklım! Bu kadar kolay mı gitmek? Derdin ne senin?!"
JungKook ifadesizce ona bakmaya devam etti. Yüzüne mimik koyacak enerjisi bile yoktu. Bakışlarını bileklerine indirdi. Öleceğine oysaki çok emindi.
"İkisini birden kesmeyi nasıl becerdin? Bildiğim kadarıyla bu biraz imkan istiyor."
JungKook hafif gülerek ona baktı. "İstemen yeterli."
Yerim kalktığı yere geri oturdu. Telefonuna mesaj daha gelmemişti. Şuna çifte mutluluk yaşıyordu. "Artık intihar etme düşüncen olmayacak."
JungKook kafasını ona çevirerek baktı. "Sebep?"
"Kore'den arkadaşlarım geliyor. Bizim için. Bize yardım etmek için." Yerim'in yüzünde beliren mutluluk JungKook'u şaşırtmıştı. Hâlâ insanlara güveniliyordu. "Diğerleri gibi olmadıklarına bu kadar nasıl eminsin?"
Yerim yüzündeki gülümsemeyi sildi. "Çünkü kendimi bildim bileli onlar yanımda ve beni hep korudular. JiYong Hyung bize yardım edecek."
"Hyung?"
"Evet Hyung. Ona Oppa dememi o da bende sevmiyoruz. O yüzden ona Hyung diye sesleniyorum." Telefonundan bir resim açarak ona gösterdi. "Bak bunlar. Resim benim Amerika'ya geleceğim gün, havaalanında çekildi. O gün çok ağlamıştım."
JungKook resmi inceleyerek bu fırsattan yararlanmaya karar verdi. "Neden geldin buraya? Amerika'ya?"
Telefonu kapatırken cevap verdi. "Okumak için. Yani daha doğrusu zorla okumak için. Kore'de bir üniversite'de okuyacaktım fakat o sene babamın burda işleri çıktı. Neden bilmiyorum ama apar topar buraya geldik. Orda kalmak istedim ama beni de yanında götürdü. Sanki umrundaymışım gibi."
Yerim bakışlarını dolaba dikti. Ailesi ile ilgili konuşmaktan hoşlanmıyordu. Hele ailesi olmayan biriyle...
"Peki sen? Neden Kore'de değilsin de burdasın?"
JungKook gözlerini tavana dikerek hayatla dalga geçermiş gibi güldü. "Ailem yüzünden. Daha doğrusu koruyucu ailem yüzünden."
Yerim anlamayarak ona baktı. JungKook ise tavana bakmaya devam etti. "Ailem Kore'de trafik kazası geçirdi. O zamanlar 5-6 yaşlarındaydım. Beni çocuk yetiştirme yurduna verdiler. Kimseyle konuşmayıp, her fırsatta kaçan biri oldum. 16 yaşıma kadar baktılar bana. 10 senede delirttim onları." Dolan gözlerine rağmen gülerek devam etti. "Sonra bir gün biri dayanamayıp vurdu bana. İlk dayağımı o gün yemiştim. O esnada bir Amerikalı çift gördü ve kurumu şikayet etti. Üstüne beni evlatlık almak istediler."
Yerim gözündeki yaşı silip ona bakmayı sürdürdü. JungKook ise gözündeki yaşlara aldırmıyordu. "İstemedim. Fakat 2 sene sonra beni oradan atacaklarını bildiğim için kabul ettim. O ülkeden ayrılmak, acılarımı unutmak istiyordum. Gel gör ki, acı çekmek kaderimde var."
"Jungkoo-"
"Başta iyiydik. Üniversiteye başlayana kadar gayet mutluydum. Her zaman onlara minnet duyuyordum. Üniversitedeki ilk dönem üvey annem vefat etti. O sıralar HoSeok ile takılıyordum. Jimin TaeHyung falan da arkadaşımdı aslında ama HoSeok ile takıldığım için bana mesafeliydiler.
HoSeok bir süre sonra ortadan kayboldu. Endişeleniyordum onun için. Üvey babam eşini kaybettiği için zaten sinirliydi ve ben onun sinirlerini daha çok zorluyordum. Sonra okulun eziği olarak damgalanınca, üvey babam bunu kendine yediremedi. Yediğim dayağın üstüne bir de ondan dayak yemiştim."
Yerim ayağa kalkıp JungKook'un gözündeki yaşları sildi. "Tamam daha devam etme artık."
JungKook Yerim'e bakarak, "O gün evden attı beni. Sürünerek oradan uzaklaştım. Nerede olduğumu bilmiyordum sonra bayılmıştım zaten. Üzerimde aynı kıyafetlere, kan bulaştığını umursamadan 2 hafta geçirdim. Sonra bir iş buldum ve mükemmel olan evimi aldım." dedi. "Bunları sen yaşasan, intihar çoktan etmez miydin?"
"Hayır! Hayır etmezdim Kook."
Yerim genç oğlanın hala akmakta olan yaşlarını sildi ve gözlerinin en derinine bakarak devam etti.
"Beklerdim. Birinin bana yardım etmesini beklerdim. Şuan benim sana yardım ettiğim gibi birinin çıkıp elimden tutmasını beklerdim."
Jungkook, tıpkı kendisininki gibi yaşlarla parlayan gözlere odaklandığında içinden bazı şeylerin değiştiğini hissetti.
Bu dünyadan ayrılamayış sebebini tam olarak anladı. Tam kalbinin ortasında hissetti onu Yerim'in hüzünle parlayan gözlerine bakarken.
Yerim ağlayarak kendisine bakan oğlanın son kez göz yaşlarını silip yavaşça sarılabildiği kadar sarıldı Jungkook'a.
"Ağlama JungKook... Ağlama... Hepsi geçecek."
Genç oğlanın tüm yaralarını iyileştirmek istermişcesine sarmaladı onu. Sanki bıraksa her yeri kanayacak gibi dakikalarca sarıldı ona. Sürekli aynı şeyleri tekrarladı. Geçeceğini, her şeyin biteceğin fısıldadı kulağına Yerim.
Kollarının arasında sessizce ağlayan adamı yeniden hayata bağlamak ister gibi sarıldı. Kalbinin ortasında yeşermeye başlayan filizin farkında olarak hapsetti Jungkook'u kollarına.
İkiside dakikalarca ağladılar sessizce. Biri çoktan sevmeye başladığı yaralı kalp için ağladı, diğeri tekrar şefkat duygusunun var olduğu kalple sarmalanmanın mutluluğu ile ağladı...
Sizde ağlayın hadi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JungRi//Texting✓
FanfictionºBana hayat olmanı istiyorum prenses. Tekrardan yaşamama yardım eder misin?º [Başlangıç: 10.12.2018]