"Aç mısınız?" Yerim JiYong'a bakarak sordu. Geleli hemen hemen yarım saat olmuştu. Hepsi de yorgun gözüküyordu. "Gidip bir şeyler alayım. Bu saatte oda servisi olacağını sanmıyorum."
TaeYang, ayaklarını yatağın ucunda oturan Joy'un dizlerine uzatırken esnedi. Hepsi gibi onunda uykusu vardı, fakat buraya neden geldiğini iyi biliyordu.
"Hayır tatlım, uçakta atıştırdık." Joy dizindeki ayakları iterek TaeYang'a sınanan gözlerle baktı. TaeYang umursamayarak, sırtına koyduğu yastığı düzeltti.
JungKook odada olan yabancı 6 kişiyi inceledi. Bildiği kadarıyla 3 kişi gelecekti fakat odada 6 kişi vardı. Neler olduğunu kavrayamıyordu.
Odada olan diğer yatağa oturan DaeSung ve SeungRi, Yerim ve JungKook'u inceliyordu. Yerim hakkında biraz bilgiye sahip olsalar da, JungKook onlara yabancı geliyordu.
"Madem aç değilsiniz," Yerim yerinden kalkıp odada olan masaya yürüdü. Masadan diğer anahtarı alıp JiYong'a fırlattı. "Gidin uyuyun." Odadakilere tek tek bakarak devam etti. "Fakat ben sizi 3 kişi beklediğim için diğer odada 3 yatak var. Joy Unni ve ben burda kalırken siz orda kalırsınız diye düşünmüştüm."
Joy ayağa kalkarak Yerim'in yanına gidip, kolunu omzuna attı. "Boşver tatlım, ne halleri varsa görsünler. Yatağımı kimseye vermem." TaeYang'a bakarak cümlesini devam ettirdi. "Özellikle ona."
TaeYang gülerek sessizliğini korudu. JungKook ise göz deviriyordu. Kendini bildi bileli bu şeyler ona saçma geliyordu.
"Oda işini hallederiz Yerim. Şu planı konuşsak iyi olur." Yerim kafasıyla onaylayarak kalktığı yere geri oturdu. JungKook hemen yanında oturuyordu. "Şimdi bize olayı yeniden anlat. DaeSung, SeungRi ve SeungHyun detaylı bilmiyor."
"Tamam Hyung." diye söze başladı. Fakat devam etmeden DaeSung onu böldü. "Hyung?" Biraz düşünür gibi yaparak devam etti. "Senin Oppa falan demen gerekmiyor muydu?"
JungKook sinirini yatıştırarak Yerim'e döndü. Nedensizce onu kimseye o iğrenç kelimeyi söylemesini istemiyordu.
Yerim sırıtarak DaeSung'a baktı. "Evet, ama ikimizde şuanki halimizden oldukça memnunuz." DaeSung kafasını salladı. "Neyse, size olayı baştan sona anlatayım."
Yerim hiç atlamadan her şeyi tek tek anlattı. JungKook'a yapılan işkenceleri, HoSeok'un ölümünü, Irene'ın nasıl bir bela olduğunu ve arkadaş dediği kişilerin onları nasıl sattığını. Elindeki delliler de dahil her şeyden bahsetti. Arada yapılan yorumlar dışında pür dikkat Yerim'i dinliyorlardı. Yerim en sonunda susup Jungkook'a döndü. JungKook kafasını eğmiş düşünceli şekilde sargılı olan bileklerini inceliyordu. Yaşadıklarını duymak ona iyi gelmemişti.
JiYong ensesini ovuşturarak sakin kalmaya çalıştı. Sevdiklerine zarar gelmesinden nefret ediyordu. Kaldı ki kardeşi dediği insana yapılan şiddete sakin kalacaktı. Onun için imkanı dahi yoktu.
Joy dolmuş gözlerini saklama gereği bile görmeyerek bi Yerim'e bir Jungkook'a bakıyordu. Kore'de de böyle şeylere tanık olmasına rağmen, hiç etkilenmemiş hatta çok da umrunda olmamıştı. Şimdi ise kendinden utanıyordu.
TaeYang ise öfkesine yenik düşmemek için kendini kasıyordu. O şerefsizleri öldürecekti. Özellikle de Jimin ve TaeHyung'u. Yerim, Amerika'ya ilk geldiği zamanlarda TaeYang'a herkesin resmini göndermişti. Onu küçük kız kardeşi olarak görüyor, hakkında her şeyi bilmek istiyordu. Koreli arkadaş bulduğuna başlarda sevinsede şuan nefret ediyordu. İkisini de gebertecekti.
"Öncelikle şu konuda anlaşalım," Bakışlar SeungHyun'a dönse de, SeungHyun kendinden taviz vermeyerek cümlesini tamamladı. "İntihar girişimi bir daha olmayacak." Sözleri doğrudan Jungkook'a yönelikti. "Bu durumdan kurtulmaya çalışırken, bir de hastane kapısında bekleyemem ben." JungKook onu duymazdan gelerek, ellerindeki sargıyı incelemeye devam etti.
Kısa bir sessizlikten sonra JiYong konuştu. "Yarın, yani bir kaç saat sonra, okula gideceğiz. Hepimiz değil. DaeSung, Joy ve TaeYang siz okula gidin. Yerim ve JungKook'un yanlız olmadığını bilsinler." SeungHyun ve SeungRi'ye dönerek devam etti. "Bizde ilk önce Bay Kim'i ziyaret edeceğiz. Yerim'in yaşadıklarından haberi var mı yok mu öğreneceğiz."
"Bu işin sonunda ne olacak? Siz gideceksiniz ve ben daha çok dayak yiyeceğim." Dalga geçercesine güldü. "İntihar da etmek yoktu, değil mi?"
Yerim, Jungkook'a mal dermiş gibi baktı. JiYong ise onu anlıyordu. Sakin ama kesin bir dille cevap verdi. "Biz insanı yarı yolda bırakmayız JungKook. Bize güvenmediğini biliyorum, ki mantıklı olan da bu. Fakat şunu kavra, işin sonu lehimize."
Yerim Jungkook'un cevap vermesini beklemeyerek JiYong'a döndü. "Babamla ne konuşacaksın? Yaşadıklarımı ona söylersen ya beni başka ülkeye yolar, ki sanmıyorum. O işini bırakmaz. Ya da daha kötüsüne yapar. Beni evlatlıktan bile reddetme potansiyeli var." Gözündeki yaşı silerek devam etti. "Kore'de bıraktığınız adamla, şuanki aynı değil Hyung."
JiYong Yerim'in yanına gidip ona sarıldı. Onu hem çok özlemişti. Onu burda bırakmaya meraklı değildi. "Babanı özlediğim için ziyaretine gitmiyorum. Ona senin bizimle geleceğini, Kore'ye döneceğini söylemeye gideceğim."
Yerim kafasını kaldırıp JiYong'a baktı. Oldukça ciddi gözüküyordu. "İzin vermez." Joy ayağa fırlayıp Yerim'in diğer tarafta oturdu. "İzin alan mı var kızım? Haber verecek ve dönecek."
"Sen reşit bir kızsın. Sana karışma hakkı resmi olarak düşer." diyip sırıtarak TaeYang'a beşlik çaktı DaeSung. SeungRi DaeSung'a, bana niye çakmadın lan, dermiş gibi bakarak kafasına çaktı. SeungHyun ikisine de iğrenerek bakıyordu.
"Birimizin kurtulduğunu bilmek güzel,"
Herkes sessizce mırıldanan Jungkook'a döndü. JungKook ise sesli konuştuğunu bile fark etmeyerek, sargılarını inceliyordu. Daha derin kesmediğine tekrar lanet etti.
JiYong Yerim'den ayrılarak Jungkook'un umzuna koydu ellerini. JungKook tereddüt ile kafasını kaldırarak JiYong'a baktı. Ona güvenmek istiyordu ama güvenemiyordu. "Sende bizimle geliyorsun, velet."
JungKook kafasını hafifçe olumsuz salladı. Onun da onlarla gideceğini bilmiyordu. Şaşkınlıkla ne yaptığını bilmese de, kafasını salladı. JiYong omzunu destek verircesine sıkarken, arkasında yatakla bütünleşmiş olan SeungRi bağırdı. "Bileklerine oksijen gitmediyse demek," diyip kahkaha attı. Koskoca odada tek başına gülüyordu ama umrunda değildi.
"Her şey anlaşıldığına göre gidelim artık. Kalkın hadi."
Seunghyun ayağa kalkıp konuştuğunda diğerlerinde ayaklandılar. Sırayla iyi geceler dileyip dışarı çıktıklarında Yerim, yatakta yatan Joy'u bırakıp peşlerine takıldı.
Kapıya geldiğinde en arkadan giden Jungkook'un düşmüş omuzlarını inceledi. Yakışmıyordu ona bu şekilde yürümek. Dimdik durmalıydı geniş omuzları. Yakışıklı yüzünü gizlememeliydi.
İçinde oluşan garip duygu ile kapıya tutundu ve hafifçe seslendi koridorun ortasındaki çocuğa.
"Jungkook?!"
Genç oğlan adını duyduğunda yavaş adımlarını durdurup ağır çekimde arkasına döndü.
Vücudunun yarısını kapı ile gizleyen küçük bedene, ne oldu dercesine baktı.
Yerim gözlerini genç oğlanın soran bakışlarına sabitledi. Hafifçe gülümseyerek güvem veren bir sesle konuştuğu. "Her şey düzelecek... Güven bana."
Jungkook içini ısıtan gülümseme ile duygu yüklü gözlerini kapadı ve kafasını salladı. Tekrar gözlerini açıp Yerim'in çehresine son kez baktı.
"İyi geceler."
Dudaklarından yıllar sonra ilk defa dökülen bu kelime ile genç kızı heycanlandırıp yavaşça arkasını döndü ve odasına ilerledi. Kulaklarında arkasından fısıltıyla
İyi geceler diyen Yerim'in sesi ile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JungRi//Texting✓
FanfictionºBana hayat olmanı istiyorum prenses. Tekrardan yaşamama yardım eder misin?º [Başlangıç: 10.12.2018]