✝Chapter One✝

1K 69 38
                                    

Sadece okuyun...

İyi okumalar.

Kilisenin İsa motifli, renkli camlarına bakarak ellerimi indirdim ve bavulumun soğuk havada buz kesmiş olan kulpunu kavradım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kilisenin İsa motifli, renkli camlarına bakarak ellerimi indirdim ve bavulumun soğuk havada buz kesmiş olan kulpunu kavradım.

Üşümüştüm ve bir eldiven bile takmayı akıl edemediğim için kendime küfretmiştim. Dindar bir insandım, ya da Tanrı öyle olmamı istiyordu. Kimse bana fikrimi sormamıştı. Sadece doğmuş ve Hristiyan olmuştum.  Çünkü ben daha bebekken annem ve babam beni bu kiliseye bırakmışlar. Bu yüzden kimse fikrimi sormadı. Sanırım bunu da Tanrı istemişti.

Ailemi tanımıyordum.

Henüz yeni reşit olmuştum bu yüzden bana artık bakamayan kilise, güzel bir koruyucu aileye göndermişti beni. Onları seviyordum. Çocukluğumdan hatırladığım bulanık anılar aklımı esir alırken yeniden düşüncelere daldım. Beni bunlardan uzaklaştırabilecek en ufak bir şey, bir macera, belki de bir aşk istiyordum. Sırımsıklam aşık olmak. Biri uğruna ölebilecek kadar bağlanmak... Acaba bu duyguları tadabilecek miydim? Gerçi benim gibi bir Rahibe adayı için aşk "günah" tı.

Kapıdaki Rahibe Kim ağlayarak bana el salladı. Diğer elinde tuttuğu obsidiyen haçtan benim için dua ettiğini anlayabiliyordum. Ona anne diyebileceğim kadar yakınımdı. Hatta o annem sayılırdı. Sonuçta hayatım boyunca yanımdaydı. Onun geçmişi hakkında pek bir şey bilmiyorum. Bunu bana anlatmaz ya da gerek duymazdı. Eskiden bir kızı olduğunu ve öldüğünü biliyordum. Onun acısını çektiği için beni her zaman onun yerine koyardı. Bana, ona davranmak istediği gibi davranırdı.

Kim'in yakın arkadaşı olan Papaz Chon ise hemen arkasında ona destek olmak için omzunu sıkıyordu. Kocası o olabilir miydi? Sanmıyorum. En yakın arkadaş olduklarını söyleselerde ben küçük bir kız iken Rahibe Kim'i annem Chon'u ise babam sanırdım.

Artık gitme vaktim gelmişti.

Beni almak için gelen siyah
Makam aracı benzerindeki siyah arabaya bindim. Şoförün açtığı kapının aksine arka kapıyı açarak bindim. Arabanın içi de tıpkı dışı gibi siyah, deri bir kaplamaya sahipti. Şık ve pahalı görünen hiçbir şeye dokunmadan kemerimi bağladım 

Şoför adam bana dikiz aynasından yan bir bakış atarak şapkasını gözlerini saklayacak kadar indirdi. Öne oturmadığım için bana kırılmış olamazdı. Değil mi? Belki ona fazlasıyla burnu havada da görünmüş olabilirdim.

Üzerime diktiği gözlerinden rahatsjz olmuştum. Ruhsuz griler iyice içime işliyordu. Gözlerimi kaçırdım. Oyalanacak bir telefona sahip olmadığımdan kafamı soğuk pencereye yaslayarak hafif yağmur çiseleyen gri gökyüzünü izledim.

Die Or Kill ✝Bangtan Boys✝Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin