15 ∝

613 90 95
                                    

Yorgun bir gecenin gününde, bedenim sana doğmuş gibi. Ölmüşüm de ateşim sende sönmüş Külyüzü.

•••

Tabak seslerinin, kaçamak bakışlara karıştığı sakin bir pazar öğleden sonrasıydı. Yoongi sargıda olan ve eskisinden daha rahat hareket ettirdiği elini bir kaç kez bir yerlere çarpınca Taehyung daha fazla dayanamayarak onu mutfak masasına doğru itelemiş ve verdiği komutları yerine getirmeye başlamıştı.

"Ben aslında söylemiştim Jungkook' a ama sana söylemeye fırsatı olmamış." Dün Jimin' in selvi boylu arkadaşına saldırmasından ve karakollara düşmelerini dehşetle ve büyük bir heyecanla yaşamış çıktıklarında ise Jimin ve Kook ile birlikte yemek yemişlerdi. HyungMin' in çatık kaşları ve çaktırmamaya çalışarak elini kulağına bastırma çabaları Yoongi' nin dikkatinden kaçmadığından dinlenmesi için onu evine gitmeye zorda olsa ikna etmişti. Bu aralar sanki daha çok duyuyor gibi, eli sürekli kulağına gidiyordu. "Abim ile ilgili."

Taehyung, yumurta kabuklarını çöp kutusuna atarak derin bir nefesin ardından dönmüştü masanın üzerinde oturan yeşil saçlı, beyaz inci tozu kadar zarif tenli adama.

"Yoongi, yapı olarak yumuşak kalpli ve sevgi dolu olduğunun farkındayım ki inan bu özelliklerinin abinde bulunmaması beni fazlaca üzüyor. Ama sorun değil, yumuşatmadan direk söylesen de cümleleri süsleyip bana ninni olarak sunsanda bir şey değişmeyecek." Kızaran yağa yumurtayı döktükten sonra, omuzlarını bir kez silkmiş ve gerginlikten kıvranan adama bakmadan mırıldanmıştı. "Söyle gitsin işte."

"Beyni anıları, insanları siliyor Taehyung. Babamın söylediğine göre bu iki kez tekrarlanmış şimdiye kadar. Hatırladığında her şeyi hatırladığı için tekrardan siliyormuş." Ayaklarını sallamayı kesip kendisine bakan adamın gözlerine çevirmişti dolan gözlerini. "Aşamadığı her neyse, o zamanda dönüp duruyor. Onu tam olarak nerden tanıyorsun bilmiyorum, ama ümit ediyorum travmasıyla ilgin yoktur."

"Keşke bilebilseydim."

Taehyung, yumurtayı tavadan alıp tabaklara böldükten sonra genç adamın oturduğu masaya yerleştirmiş ve asık suratı, dolu gözleriyle merdivenlere yönelmişti. Düştüğü kuyuların ışığı kesilmişti tamamen, yorgun bir kaç şiir gibi, sessizliği büyük çığlıklarından gelen, az heceli çok sevmekli fiillerle süslenmişti zihni.

"Aklıma gelmişken," duraksayıp masayı kuran yeşil saçlıya bakarken istemsizce dişlerini sıkmış, elini yumruk yapmıştı. Tüm vücudunda ki tarlı yorgunluk yerini derin bir öfkeye, amansız bir kalp sancısına bırakmıştı. "Şu kız, sevgili-"

"Nişanlısı." diye düzeltti Yoongi.

"Evet, her ne aşufteyse. O olaydan sonra SeokJin ile görüştüler mi?"

Yoongi, kendisine büyük bir öfke ile bakan çocuğa karşın gülümseyip tabakları dizerken içini çekti.

"Bilmem, abim her şeyi hatırlıyorken sormalısın belkide." Elbette gizlice o kadının numarasını kara listeye aldığını her yerden engellediğini, hatta rehberden adını değiştirerek 'Bay Lee' yaptığını söylemeyecekti. Min Yoongi sessiz ve mütevazi bir aşk kelebeğiydi. Yine de söylemeyi bir an düşünmüştü çünkü Taehyung' un gri saçlarının hafifçe düştüğü gözlerindeki ifade onu ürkütmüştü.

Sormayacaktı. Gözlerinde biriken öfkenin, damarlarında cam parçaları gibi dolaşıp tüm bedenini kasmasından anlamıştı. Hiç bir şey demeden merdivenlere yönelerek giden adamın arkasından gülümsedi Yoongi, ezildiği yerden kaldırıyordu başını, adımlarından belliydi savaşı.

Three Steps to Stars | TaeJinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin