32 ∝

363 53 108
                                    

Güneş düşmüş kirpiklerine, sineme hasretin çekilmiş göz bebeklerim de yansıman. Sesin asfalta yayılmış, biçare kanımla.

•••

Şimdi koca koca dünyaların savaşı vardı lügatında. Bilemediği diller, görmediği renkler hiç tatmadığı sevgiler varken hele de bunca merak uyandıran bunca güzel olguların arasında kopuyordu savaş. Derince soluyup dur diyemezdi, küçüktü elleri koskaca dünyaya nasıl direnebilirdi? İnsan zehri, tuttumu bırakmak bilmezdi. Yağmur çise çise dökülüp üstüne arındırmak istede, göğe kadar öfkesi sinerdi. Nefrete harmanlanan gözlerde görmüştü yaşamı, sevmesini beklemedi kendinden. Ruhu şahlanıp geceye oradan kaçınca ay ışığıyla döşenen geceye sandı ki kurtulurdu çocukluğu. Kurtulamadı. Kabuslarının dönüp durduğu bir zamanda gerçeğe uyanmıştı en korktuğuyla.

Burnuna kan kokusu doluyor, genzinden başlayıp midesine inerek tüm bünyesini sarsıyordu. Damla damla yere serilip ayaklarının ucuna değen kırmızı sıvı, aklını zorluyordu. Savaşamıyordu zihniyle, gözlerini kapayıp kendisini ölüme sunmaya hazırlanan tüm yaşamı koruyamıyordu.

"Lütfen, dur artık."

SeokJin, göz yaşları yanaklarında izler bırakan adama çevirmişti bakışlarını. Yüzünde ki kan lekeleri kurumuş, sesi katmer katmer acıyı haykırdığından olsa gerek kırıkça kalmıştı. Bakışlarını tekrar zemine çevirdi SeokJin. Kardeşinin kanı ayakkabısının uçlarını boyuyordu, dur diyemiyordu yalvaramıyordu da. Gücü yoktu, savaşmaya kalkmaya tekrardan direnmeye gücü yoktu. Üstelik biliyordu, dur dedikçe daha çok çıldıracak, daha çok saldıracaktı.

Yamyam, kocaman gülümseyip gözlerini açan SeokJin' e doğru eğilmişti.

"Kardeşine neden bakmıyorsun?"

Kook, içini çekip başını geriye yatırdı. Kaç gündür buradaydı? Ne zaman delirecekti, ne zaman aklı bunları hayal sanarak onu kurtaracaktı? SeokJin onu çok korkutuyordu. Teninde beyaz zambakların raks ettiği Yoongi' ye gül dikenleri saplanmış, kırmızı lekeler bırakmıştı. Yine de onun durumundan daha çok korkuyordu.

SeokJin konuşmuyordu. Tepki vermiyor, sözlere hareketlere bile aynı boş bakışlarla bakıyordu. İçinde kaç devrim kapanıyordu şimdi, ki gözlerinde yıkımlar geçiyordu?

"Önce parmaklarını keseceğim."

Çakısının sivri kısmı, eklem yerlerinde sertçe gezdiğinde Yoongi hafifçe inledi. Gözlerini açmaya hali yoktu, tüm vücudu ince ince kanıyor onun için ağlıyordu. Su yeşili olan saçları akmış, soluk cansız tutamlara dönüşmüştü. Abisi geleli kaç saat olmuştu? Ne lanet bir döngüydü bu ki içinde ki parçalanmaya tepki bile veremiyordu. Ölecekti, daha fazlasını düşünemiyordu.

"Sonra güzel bileklerini," bileğinde derin sızılar hissetse de dudaklarından acı yakarışlar dökülmemişti. Sanki daha da hassaslaşıyor gibi, sinir sistemi tamamen acıya odaklanmıştı.

"Kes artık şunu kes!"

JungKook' un bağırmasına karşın Yoongi bezgince nefesini verdi. Yapmamalıydı, ona ne zaman diklense, bir şeyler söylese yöneldiği kişi başka oluyordu. Yoongi korkuyordu, ölmekten değil ama Kook' tan korkuyordu. Öyle çığlıklar atıyordu ki, öylesine çok ağlayıp delirmişçesine kendisini paralıyordu ki aklını kaybedecek diye korkmadan edemiyordu. Yine de geri de durmuyordu, Yamyam ne zaman ona yaklaşsa Kook atılıp uzak durmasını söylüyordu.

Three Steps to Stars | TaeJinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin