Hiçbir şey hissetmedim. Acı hissetmedim. Üzülmedim,korkmadım. Nefret bile etmedim. Ne annemden nede babamdan. Umrumda bile değillerdi. İkisinin de yokluğuna alışmıştım. Onlarsız da yaşayabilirdim.
Çocuklar bana endişeli bir şekilde bakarken kaymalarını işaret ettim ve ortalarına oturdum. Yüzme klasik gülümsememi takındım ve " Şu iğrenç acıma bakışlarınızı üstümden çekin." dedim. Artık şaşkın bakıyorlardı. " Umrumda değiller, hiç de olmadılar. Bu olaylar olmadan bile hayatımda yok gibiydiler zaten." dedim ve oturduğum yerden kalktım.
Yatmaya gidiyordum. Bugün beni gerçekten yormuştu. Daha sonra düşündüğümde giyecek hiçbir şeyimin olmadığını fark ettim. Yarın ilk iş eve gidip eşyalarımı toplayacaktım ama bu geceyi bunlarla geçiremezdim.
Kapıyı açtım ve koridor boyu uzanan diğer odalara baktım. Gerçekten ev çok büyüktü. Yatak odaları üst katta diğer odalar ise alt kattaydı. Vakit kaybetmeden sol taraftaki odaya girdim.
Geceyi geçirmek için bir T-shirt alıp çıkacaktım. Dolabı açtım ve T-shirt bakmaya başladım. Tam o anda kapının açılma sesini duydum ve arkamı döndüm.
Harika, şu anda kendimi hırsız gibi hissediyordum. " İzin verdiğimi hatırlamıyorum." dedi Ashton sırıtarak. " İzin almadım zaten, onları çalıyordum." dedim ve hırsızlar gibi yüzümü göstermemek için T-shirt'ü yüzüme geçirdim.
Tam aradan kaçıcaktım ki beni yakaladı ve belimden sarıldı. Ben kaçmaya çalıştıkca o daha çok sıkıyordu. Sonunda debelenmeyi bıraktığımda T-shirt'ü yüzümden çıkardı ve boynuma eğilip " Yakalandın." diye fısıldadı. Nefesi gıdıklanmama sebep olduğu için kıkırdadım.
Kocamam ellerinden kurtuldum ve yüzümü ona döndüm, gülümsüyordu. Elimi tabanca haline getirdim ve şakaklarına dayadım. " Her hırsızın tabancası vardır İrwin, son duanı et." dedim. Ellerini havaya teslim olmuşçasına kaldırdı ben de yere düşmüş olan T-shirt'ü aldım. Kapıdan çıkarken son bir kez ona baktım. Bana bakıp sırıtıyordu.
Umursamaz bir tavırla odama gittim ve kapıyı kapattım. T-shirt'ü üstüme geçirdiğim ve yatağa atladım. Yumuşacık!
* * *
Gözlerimi Michael'ın yeşil renkli saçlarıyla açtım. Uyandığımı görünce " Sonunda, bugün çok işimiz var." dedi ve doğrulmama yardımcı oldu. Saçlarımdaki her zamanki tekli örgü bozulmuştu, büyük ihtimalle savaştan çıkmışa benziyordum.
Açlıktan ölüceğimi fark ettiğimde mutfağa yöneldim. Tam o sırada sağ odanın kapısı açıldı. " Ahhh!" başım çok acımıştı. Demin ne olmuştu? " Hey Lisa, ben gerçekten çok üzgünüm. Sen iyi misin?" dedi Luke. Luke kafama odasının kapısını geçirmişti evet.
Başıma baktı ve yüzünü buruşturdu " Sanırım buz gerek." dedi. Halledeceğimi söyledikten sonra mutfağa yöneldim. Dondurucudan buz alıp başıma koyduğumda Calum mutfağa girmiş " Açlıktan ölüyorum!" diye bağırıyordu.
" Lisa sana neler oldu?" dedi Calum çok ciddi bir şekilde. " Sadece kapıya çarptım, hadi ama o kadar kötü olamaz." dedim ve koridordaki aynaya doğru yürüdüm.
Kötü görünüyordu. Cidden kötüydü. Buz şişmesini önlerdi ama birazda kanamıştı. Mutfağa gidip Calum'a yara bandının nerede olduğunu sordum ama kendi bile bilmiyordu.
Ben de Luke'a sormaya karar verdim. Ama onu bir türlü bulamıyordum. Michael'ın odasını bulmaya çalışırken Ashton kendi odasından çıktı ben de ona bakmak gibi büyük bir hata yaptım. Başımda tuttuğum buzla birlikte ona suçluymuş gibi bir gülümseme attım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebek Hissi // a.i
FanfictionKızın tutunacak bir şeye ihtiyacı vardı.. Kelebek Hissine tutundu.