*10*

180 16 4
                                    

Gülümsersen insanlar seni sever. Sırf bu düşünceyle büyümüştüm. Ama şimdi saçmalıktan ibaret olduğunu anlıyorum. Bir insanın sizi sevip sevmemesi size bağlı değildir. Ne kadar gülseniz de, ne kadar iyi davransanız da o insanın sizi sevmeyeceği varsa sevmez. Bazı insanlar da vardır onun yanında ne kadar ağlasanız ne kadar kötü duruma düşseniz bir önemi yoktur. O sizi koşulsuz sever çünkü. Bunları neden yazdığımı merak ediyorsanız bir yıl geriye gidip anlatmaya başlasam iyi olur.

   Annemin işi nedeniyle dünyayı geziyorduk. Annem her yerden film teklifi alıyordu. Onun işinde başarılı olması güzeldi ama bana daha çok vakit ayırmasını isterdim. Asla vakit ayıramazdı. Ben de arkadaş bulma umuduyla LA sokaklarında geziniyordum. Gülümsüyordum, sanki mecburmuş gibi.

   Rastgele bir pizzacıya girdim. Sarı saçlı, mavi gözlü, orta boyda bir çocuk ile kısa kumral saçlı, ince kısa bir kız tartışıyordu. En sonunda tartışmanın boyutu biraz fazla büyüdü ve kız çıkıp gitti. Çocuğun eli saçlarına gitti. Yaptığından pişman duruyordu. Yanına gitmek gibi saçma bir şey yaptım. Aklım sıra onu teselli edecektim. Biraz konuştuk, onu sevdiğini ve fazla uzaklaşmadan benden onunla konuşmamı istedi.

   Pizzacıdan çıkıp adının Nina olduğunu öğrendiğim kızı aradım. Çevredeki parklara bakınırken büyük bir çınar ağacının arkasından gelen sesle irkildim. Bu Nina'ydı. Yanına oturup onunla konuşmaya başladım. Kız kıza biraz dertleştik. Yüzüme karşı gerçekten çok iyiydi. Ne kadar uğraşsam da onları tekrar bir araya getiremedim fakat hepimizin arkadaş olmasını sağladım.

   Buraya kadar her şey normaldi, çok iyi olmasak da iyi arkadaşlardık arkada buluşup takılıyorduk.

   Okulun başlamasına bir ay kala tek arkadaşlarım Nina ve Harry olunca onların okuluna yazılmaya karar verdim. Her şey iyi gidiyordu, birkaç arkadaş daha edinmiştim. İnsanlar beni sevip aralarına aldılar, fazla yabancılık çekmemiştim. Hatta kafa dengi insanlar bile bulmuştum. Shelley aralarında belki de en dürüstüydü. Açık sözlüydü ve lafını esirgemezdi.

    Bir gün sınıfta sadece Shelley ve ben kaldık. Yakınlaşma amacıyla birbirimizle ilgili şeyler anlattık. İnsanlar Shelley hakkında hep huysuz yada hadsiz, fazla cürretli gibi kelimeler kullanırlardı. Bunu ona söylediğimde şaşırmamıştı belki de alışkındı. Ona insanlar ne derse desinler değişmemesi gerektiğini söyledim.

    Bana en sevmediği insan tipinin iki yüzlü insanlar olduğunu söyledi. Ona onay verdiğimde bana Nina'nın da o insanlardan olduğunu söyledi. Anlattığına göre Nina beni biraz kıskanmıştı. Ben öyle anlamış da olabilirdim ama beni çekemediğini önceden de sezmiştim. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Nina öyle bir şey yapmaz desem yalan söylemiş olurdum. Onun aksine Shelley asla yalan söylemezdi, en azından buna ihtimal vermezdim.

    O günden sonra Nina'yla aramız açıldı. Birkaç kere tartıştık ve en sonunda birbirimizden nefret ettiğimize karar kıldık. Bunu birbirimize söylemedik tabi ki ama bakışları sanki bunu dile getiriyordu. O günden sonra herkese gülmemem gerektiğini anladım. Nina'ya hiçbir şey yapmamış olmama rağmen benim hakkımda herkese kötü şeyler söylemişti. Onun neden böyle bir şey yaptığını hiçbir zaman anlamadım. Kendime verebilecek tek cevabım beni kıskanıyor oldu ama kıskanılacak kadar mükemmel değildim.

    Bunları anlattım çünkü dünya küçük. Nina Amerika'da kalmış olsa da Nina gibiler her zaman etrafta. Tamam, sanırım olaya gelsem iyi olacak.

    Hayatımın resmen en güzel günlerini yaşıyordum. İşe başlamamdan iki ay kadar sonraydı. Hayatta her şeyin normal gittiği nadir zamanlardı, artık bizim salaklarla ne kadar normal olabilirse… videoları çekmek, aç olduklarında yemek bulmak, duygusal destek sağlamak ( Nasıl derseniz hemen açıklayım, her zaman iyi hayranlar olmuyor bazıları gerçekten kırıcı şeyler söyleyebiliyor. Çocukların da haliyle sarılmaya ihtiyacı oluyor.) T-shirt'lerini çalmak, Paul kızdığında onu yatıştırmak, ve tabi ki Liz'in aşırı annelik duyguları geldiğinde onu yatıştırmak genelde benim görevimdi.

    Çocuklar aynı zamanda sırdaşımdı. Aynı evde yaşayınca sır tutmak haliyle zor oluyor, ruh halimi gizlemede pek başarılı olduğum söylenemez. Çocuklara arada uzak yerlere konsere de gidiyorduk, şehrin öbür ucu gibi. Tabi ki ben de geliyordum. Görevimin pek kale alınacak yanı olmadığını ve hatta isminin saçma olduğunu bile biliyorum ama emin olun o şapşalların bensiz nefes alacağını bile sanmıyorum.

    Şehir turnesi gibi bir şeye çıkmıştık, anlayacağınız geziyorduk. Paul bu süre içerisinde danışman tarzı bir şey atamaya karar verdi. Ona tatil gibi bir şey istediğimden bahsetmiştim ama cidden bunu kastetmemiştim. Yani kız bir buçuk hafta kadar bir süre işimi yapacaktı. Aslına bakarsanız çocuklardan bir süre kaçıp Lily ve kızlarla vakit geçirmek fena olmazdı ama elimde olmadan kızı kıskanmıştım. Tamam tamam.. Baya baya çocukları çok kıskanmıştım çünkü çocukların yeni birine alışma süreleri baya kısaydı.

    Çocuklara gelmek istediğimi söylediğimde Cal onu bırakamayacak kadar çok sevdiğimi, Luke da imzalı fotoğraf isteyip istemediğimi sordu. Kafatasının içindeki ' şey ' sadece müziğe falan mı yarıyor? Mike Paul'u aradı, Ashton ise takipçileriyle meşguldü. Onay geldiğinde sevinçten havalara uçacaktım ama kendimi tuttum. Onları her görüyorum zaten ama nedense yine de sevinmiştim.

    Zar zor taşıdığım bavulu biri de centilmen edasıyla boş eline almadı. Beni artık bir kız olarak gördüklerinden bile şüpheliydim. Luke üşendiğinde çıkan küçük sakalları ben tıraş ediyordum. Ashton'ı saymıyorum bile. Birbirimizi sinir etmek için her şeyi yapar anlamsızca küsüp hemen sonra dayanamayıp barışırdık.

    Siyah camlı arabaya oturduğumuzda kızın da birazdan yanımızda olacağını öğrendik. Kız bekletmeden hemen arabaya bindi. Sarı kıvırcık saçları, mavi gözleri vardı. Kız tatlı sayılabilirdi ama bacak boyum kadardı. 1.55 olduğunu tahmin ediyorum. Gereğinden fazla gülerek hatta birazcık da heyecanla daha arabaya adımını atmadan köşede oturan Luke'a sarıldı. Luke kızıydı anlaşılan ama Luke'un ona ulaşabilmesi için çömelmesi gerekiyordu bildiğin… yada onu geçtim zaten Lily gibi bir rakibi vardı.

    Kıza hiç gülesim gelmedi. Baştan soğumuştum bikere. Çocuklarla sohbet etmeye başladığında hiç çaba göstermeden konuşmanın dışında kalıyordum. Çocuklar kızı çok sevmiş gibiydiler, fanlara davrandıkları gibi davranıyorlardı. Çocukların fanlara davranış şekillerini hep çok severdim, düşünsenize insanlar mutluluktan ağlıyor sırf sizi gördükleri için.

    Bu kızda bi terslik hissetmedim desem yalan olur. Fazla yapmacık..

Kelebek Hissi // a.iHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin