*5*

254 15 6
                                    

    Karanlıktan beyaza gözlerimi açtım. Renkler ve bilincim ise aynı anda geldi. Ölü hayvan ve çöp suyu gibi kokan iğrenç şişeyi ani bir refleksle burnumdan çektim, Joe kesinlikle ne yapacağını iyi biliyordu.

    Sesler duydum. Bağırma sesleri. " Uyandı!" sesin kime ait olduğunu anlamaya çalıştım. Calum mu? Belki Mike, ama Hayır sesi analiz edemiyordum.

    Olduğum yerde doğruldum. Arkamdan biri yardım ediyordu, kim olduğunu görmüyordum bile. " Sağol Joe." dedim. Sesim biraz karıncalıydı. Joe'nun iğrenç karışımı her seferinde daha iğrenç kokuyordu.

     Çocuklar beni bir masaya oturttu. Yanımda elini omzuma atmış olan Michael ve suskun bir şekilde oturan Luke vardı. Karşımda ise endişeli bakışlarla bana bakan Ashton ve Calum'u görüyordum. Joe ise hepimizi görebilecek şekilde masanın kenarında ayakta duruyordu.

    " Bize her şeyi anlat Lisa." ses Calum'a aitti. Ashton ise bana bakmıyor elinde oynadığı araba anahtarlarından gözlerini alamıyor gibi görünüyordu. Joe'ya anlatıp anlatmama konusunda bir bakış attım. Başıyla beni onayladı ben de derin bir nefes aldım.

    " Bu hastalık, düşündüğünüzden biraz daha ciddi çocuklar." dedim ve sustum. Gözlerimi Ashton'a diktim. Bana bakıyordu, endişeli bir şekilde. " Ameliyat gerekiyordu, sadece birazcık daha yaşayabilmek için ameliyat olmam gerekiyordu. %40 ölüm ihtimalim vardı ve bu gerçekten büyük bi risk. Kısacası ölmeye hazırlanıyordum. Öleceğimi bile bile işi kabul ettim çünkü bunu çok istiyordunuz, son kez birilerini gülümsetebilmek istedim. Gerçekten çok üzgünüm çocuklar."

    Hepsi şaşkın şaşkın yüzüme bakıyordu. İlk tepki veren Michael oldu, hemen yanımda olduğu için bana sarıldı. Bende ona sıkıca sarıldım. Gerçekten buna çok ihtiyacım vardı.

    " Sanırım yeni bi eğlence danışmanı bulmanız lazım." dedim ve gülümsedim. " Yenisine falan ihtiyacımız yok." dedi tüm gün suskun duran Luke. " Bunu herkes istemiyor olabilir." dedim ve bakışlarımı Ashton'a diktim.

   Calum " Oylama zamanı!" dedi ve masanın ortasına elini koydu. İkinci el Luke'dan gelmişti. Üçüncüsü Michael'dan. Herkes Ashton'a bakıyordu. Ashton " Bizim kabul etmemizin bir önemi yok ki çocuklar." dedi. Bu sefer tüm bakışlar bendeydi.

    " Çocuklar, ben bu işi yapabileceğimi sanmıyorum." dedim utana sıkıla. Michael elimi zorla masanın ortasına koyduktan sonra " Tek yapman gereken bizi neşelendirmek." dedi. Ashton da benim ardımdan hemen elini elimin üstüne koydu. Çok geçmeden Joe'ya teşekkür edip stüdyonun yolunu tutmuştuk.

                 *          *          *

    " Bu gün gelmen çok iyi oldu, stüdyonun sahibi burada olacak ve bizim işleri berbat etmememiz lazım." dedi Mike. Onları nasıl keyiflendireceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu.

    Sonra kapıdan içeri takım elbiseli güzel kokan sarışın ve fit bir adam girdi. " Merhaba çocuklar, ben James Pendra. Stüdyonun sahibiyim."

    Yutkundum. Nefes almaya çalıştım ama sanki ciğerlerim bana küsmüşler gibi bunu reddediyordu. Gözyaşlarım bile akmıyordu. Donup kalmıştım. " Sen ölmüş olmalıydın." dedim. Sesim öyle acınası ve kısık çıkmıştı ki. Bu nasıl olabilirdi. Ya dirilmişti yada ben hayal görüyordum.

  Adam " Efendim?" dedi yüzüme dikkatli bir şekilde bakarak. Sesimi biraz daha ayarlamaya çalıştım. " Baba?" Sesim biraz daha gür çıkmıştı. Neyseki. " Lisa, bu sen misin?" dedi adam. Şaşkındı ve belki de biraz korkmuştu.

    Sonunda gözlerimden birer damla yaş süzüldü " Sen ölmüş olmalıydın!" diye bağırdım. Her şey çok fazla üstüme gelmeye başlamıştı. Tam hayatımı düzene koydum yeni bir yaşama, işe başladım derken onun gelmesi... Hayır bu gerçekten çok fazlaydı. Hüngür hüngür ağlamaya başladığımda iki kolun beni sarmaladığını hissettim.

Kelebek Hissi // a.iHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin