İyi okumalar 💜
Jungkook un ailesi gerçekten çok samimi insanlar. Özellikle annesi bana çok iyi davranıyordu. Ve sanırım beni sevdi. İlk başta bende onlarla tanışacağım için çok heyecanlıydım ama onların samimiyetini görünce rahatlamıştım.
Şimdi ise yemekleri yemiş ve Jungkook un küçüklük fotoğraflarına bakıyorduk. Jungkook her ne kadar istemesede, annesi ona aldırmayarak büyük bir kutuya koyduğu fotoğrafları getirmişti kısa süre önce.
Jungkook hiç buralı değildi. Elindeki telefonda ilgisini daha çok çeken şeyler olmalı ki hiç kafasını kaldırmamıştı bile.
"Jungkook burada üç yaşında. Abisi de 5. Burada birbirlerini çok seviyormuş gibi göründüklerine bakma, sürekli kavga ederlerdi. Jungkook un yanağındaki yara izi nasıl oldu sanıyorsun. Bilgisayar yüzünden kavga ettikleri zaman."
Annesinin bunu söylemesi ve anında aklıma gelen şeyle kocaman yutkunup Jungkook a baktım. Onun da sanırım aklına benimle aynı şey gelmişti. Uzun süredir gözlerini ayırmadığı telefon ekranından kaldırmış benim yüzüme bakıyordu.
Yanağındaki yara izi...
Yanağındaki yara izi, o gece her şeyi başlatan şey olmuştu. Ona yara izinin çok hoş gözüktüğünü söyleyip orayı öpmüştüm. Her şey de ondan sonra olmuştu zaten. Yüzlerimizin fazla yakınlığına dayanamayıp dudaklarımızı birleştirmiş ve zaten gerisi de gelmişti. Salak gibi niye öptüysem.
"Benim bu fotoğraftaki minik oğlumun çocuğu mu olacak? İnanması gerçekten çok zor." Bay Jeon un söylediklerine zar zor dikkatimi verip elindeki bir başka fotoğrafa baktım ve kahkahalarıma engel olamamıştım.
Jungkook un küçükken, tahminen bir yaşındaki banyo yaparken çekilen bir fotoğrafıydı. Ağlıyordu ve gerçekten sevimli gözüküyordu.
"Anne neden çıplak fotoğrafımı gösteriyorsun?" Diyip anında çekip aldı fotoğrafı. Annesi de kaşları çatık bir şekilde yanıt verdi.
"Ne o, utandın herhalde?"
"Onlar benim özelim, göstermesene."
Atışmaları güzeldi ama, Jungkook un söylediklerine karşılık annesinin cevabı utançtan yerin dibine girmemi sağlamıştı.
"Özel mi? Bence ortada özel falan kalmamış. Baksana, evlenene kadar bile bekleyememişsin." Ben kıpkırmızı olmuş, Jungook ta öksürüklere boğulmuştu.
Tanrım, çok utanıyorum.
"Ben su içip geleyim." Diyip kalktım koltuktan. Daha fazla durursam sanırım koltukla aynı renk olacaktım.
Annesi gerçekten açık sözlü birisiydi.Kendime bir bardak su alıp hepsini tek dikişte içtiğimde ancak serinlediğimi hissetmiştim.
"Bir an koltukla aynı renk olacaksın sandım. Kıpkırmızıydın." Gülerek mutfaktan içeri giren Jungkook un benim düşündüklerimin aynısını söylemesine göz devirmiştim. Acaba uzun süredir buradaydı da ben düşündüklerimi sesli mi söylemiştim? Sanırım hayır.
"Ben utandığım için gelmedim buraya. Susadım ve su içmeye geldim. Şimdi de gidiyorum." Durdum ve ekledim. "Ayrıca ben kızarmam." Son sözlerimi söyledikten sonra yanından geçip gidecekken bileğimden tuttu. Yüzüne baktığımda her zamankinden farklı bakıyordu.
"Öyle mi?" Dedi etkileyici bir tonda. Neden öyle dedi!?
Yutkunup kararlılıkla başımı salladım. Yalancı.Küçük adımlarla üzerime doğru yürüdüğünde rekfles olarak bende geri gidiyordum. Çok yakındı gerçekten.
Yaklaşmasana be adam!Ne diye ona diklenip kızarmadığımı iddia ettiysem. Gerçekten ateş basmıştı. Yanaklarımın kıpkırmızı olduğuna eminim.
En sonunda sırtım buz dolabının soğuk kapağıyla buluştuğunda durdu ve sol elini yan tarafıma koydu. Diğer taraftan kaçabileceğimi düşündüğüm sırada o tarafa da diğer elini koydu. Sanırım kalp krizi geçireceğim! O kadar yakındı ki nefesi yüzüme çarpıyordu.
Vücudum resmen kilitlenmişti. Onu ittirebilirdim ama ama neden yapamıyordum bilmiyorum.
"Kaybettin. Utançtan kıpkırmızı oldun. Ama bu neden bana sevimli geliyor ve neden garip bir şekilde seni öpmek istiyorum." Öpmek mi istiyor? Eğer hamileliğimde son aylarda olsaydım kesinlikle şu an doğururdum. Kalbim maraton koşarcasına hızlı atıyordu ve kalbimin sesini duyduğuna emindim.
Yine de neden beni öpmek istiyor? Peki ben istiyor muydum?
Yutkundum. O bana yaklaşırken sadece yutkundum. Onu durdurabilirdim ama neden yapmak istemiyordum? Onu öpmeyi bende istiyordum çünkü. Dudaklarını tekrar hissetmek istiyordum. Beni öperken ensesindeki saçlara dokunmak istiyordum.
Tıpkı o geceki gibi..."Kalbin çok hızlı atıyor." Gözlerime bakarak fısıldamıştı bunu dudaklarımızın birleşmesine milim kala. Nefesini dudaklarımın üstünde hissedebiliyordum.
Öp artık!
Sonunda Dudakları dudaklarıma değdiği an baştan aşağı titrediğimi hissettim ve o gece ilk kez olmasına rağmen, bu geçen sürede onu özlediğimi anlamıştım.
Dudakları sadece benimkilere değdi ve gerisi gelmedi. Daha hareket bile ettiremeden Jungkook un annesinin sesini duyar duymaz onu tüm gücümle ittirdim.
Bayan Jeon kapının önündeydi ve bizi görmüş olmalıydı. Çünkü Jungkook a sinirli bir şekilde bakıyordu. Bu sefer yerin dibine girebilirdim sanırım.
Kafamı yerin dibine sokmam için bir çare yok muydu acaba?Jungkook ise sanki hiç umurunda değil gibi ellerini cebine sokmuş tek kaşını kaldırmış bir şekilde, sanki 'az önceki anımızı neden bozdun?' Der gibi annesine bakıyordu. Benim aksime fazla utanmaz.
Jungkook annesine, annesi Jungkook a, ben ise yerdeki halının desenlerine bakıyordum. Bu garip ortamdan ne söylesemde çıksam diye düşünürken içerdeki telefonum ilk defa beni kurtardı. Onun sesini duyar duymaz resmen koşarak mutfaktan çıktım.
Çıkmadan önce de Bayan Jeon un Jungkook a söylediklerini işittim ve kıkırdamama engel olamadım.
"Kızı bari burada rahat bırak oğlum. Zaten evlenene kadar duramamışsın. Kime çektin de böyle oldun bilmiyorum ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Our Baby ❥ 𝓙𝓙𝓚
Fanfic"𝑩𝒊𝒓 𝒃𝒂𝒃𝒂𝒏ı𝒏 ç𝒐𝒄𝒖ğ𝒖𝒏𝒂 𝒗𝒆𝒓𝒆𝒄𝒆ğ𝒊 𝒆𝒏 𝒈𝒖̈𝒛𝒆𝒍 𝒉𝒆𝒅𝒊𝒚𝒆, 𝒂𝒏𝒏𝒆𝒔𝒊𝒏𝒊 𝒔𝒆𝒗𝒎𝒆𝒌𝒕𝒊𝒓. 𝑽𝒆 𝒃𝒆𝒏 𝒔𝒆𝒏𝒊 ç𝒐𝒌 𝒔𝒆𝒗𝒊𝒚𝒐𝒓𝒖𝒎." •Tüm Hakları Saklıdır