"Peki bana şunu söyle Sinan sana özelini anlatacak kadar ne samimiyetiniz var?" genç adam duyduğu soru karşısında ne cevap vereceğini bilemedi. Cansuya yalan söylemek istemiyordu. Ama doğruyu söylerse araları düzelmek yerine daha bozulacaktı. Merve yıllar sonra bir anda ortaya çıkıp yine yapmıştı yapacağını...
Genç adam karşısında ondan cevap bekleyen cansuya baktı 'onunla sevgiliydik en yakın arkadaşımla beni aldattı!'
Nasıl diyebilirdi bunu, oysa cansuya kadar hiç bir kızı sevmemişti genç adam merveden hoşlanmıştı ama bu hoşlantıdan öteye gitmemiş bir şeydi en yakın arkadaşıyla beraber olması bile etkilemedi genç adamı ama muratla bağlantısını koparmıştı bu durum.
Şimdiye kadar yüzünü görmemişti o kızın.
Zaten merve 'ölüm kalım meselesi' demese gitmezdi görüşmeye. Bunları Cansuya nasıl anlatacağını düşündü.
Cansunun vereceği tepkiden korktu genç adam 'ya beni bırakırsa' diye düşünmeden edemiyordu. Cansu onun için bütün kadınlardan farklıydı 'evleneceğim kız' demişti ilk görüşte.
"O.. Senin... Sevgi..."
"Evet eskiden sevgiliydik" demişti bir çırpıda sevdiği kızın sözünü keserek. Cansu 'evet deme Sinan' diye defalarca geçirmişti içinden. Sevdiği adamın dudaklarından dökülen kelimeler balyoz olup kafasına vuruyordu adeta.
Gözlerinden süzülen yaşa engel olamadı genç kız.
Arabadan inmek istedi fakat Sinan kapıları kilitlemişti."İnmek istiyorum"
"Beni dinlemeden olmaz"
"Sinan aç şu kapıyı" diye bağırıp kapıyı açmaya zorluyordu.
"Cansu lütfen!"
"Aç dedim sana, aç şu kapıyı!"
dediğinde hıçkıraklara boğulmuş nefes alış verişi hızlanmıştı. Genç adam panikle arabadan inip sevdiği kızı kucağına aldığında Cansu hala nefesini toplamaya çalışıyordu.
Açık havada biraz olsun toparlanıp kendine gelmişti genç kız. Sinanın oturttugu bankta bir kaç kez Ayağa kalkıp gitmeye yeltendiyse de Sinan engel oldu.
"Beni dinle Cansu"
"Neyini dinleyim Sinan eski sevgilin bir anda arıyor. Sense koşa koşa çağırdığı yere gidiyorsun! Ben kimim? Neyinim senin! Hiç mi düşünmedin beni! Aklına bir an olsun gelmedim mi onunla buluşmaya giderken?" genç kız ard arda sorularını sıraşıyor bir yandan ağlamaya devam ediyordu.
Sinan sevdiği kızı bu halde görmeye dayanamıyordu. Üstelik hassas bir bünyesi vardı. Her an yine kötü olabilirdi.
"Sen aklımdan çıkmıyorsun ki bitanem ben kimim diyorsun ya. Sen benim herşeyimsin! Nefesimsin be! anlamadınmı hâlâ sen benim bu dünyadaki cennetimsin! Ben seni gönlümün en ücra yerine saklamışım ne sanıyorsun. Hala aklımın onda olduğunu mu? evet aradı! evet gittim! Sebebini şu an sana anlatamıyorum lanet olsun! ama gitmek zorundaydım! Beni anla ne olur ve bir şey sorma." son cümlesini hüzünlü bir ses tonuyla söyledi genç adam.
Cansunun şu an için istediği tek şey odasına gidip hıçkıra hıçkıra ağlamaktı. Sinan ne dese beyni almıyordu. Çünkü hala Sinanın o sözleri beyninde yankılanıyordu.
'Evet eskiden sevgiliydik!!!'
"Tamam bir şey sormuyorum! Ama eve gitmek istiyorum!" Genç kızın sitemli konuşması daha çok üzmüştü genç adamı.
Merveyle en kısa sürede konuşup durumu çözmeliydi. Evleneceği kızı bu halde daha fazla görmek istemiyordu. Arabanın şoför koltuğuna oturup başını direksiyona yasladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CANSUYUM
SpiritualGenç kız çaresizce elindeki yüzüğe bakıyordu olmuştu işte, daha 18 yaşında gençliğinin baharında nişanlanmıştı. Oysa ne hayalleri vardı kendi ayakları üzerinde duracaktı çalışacaktı ve aşık olduğu adamla evlenecekti.