''Yürüsene Sıla ne bekliyorsun?''
''Geliyorum'' Kafenin önünde vedalaşıp herkes evinin yolunu tuttu. Kulaklıklarımı takıp müziğimi açtım ama bu sefer hareketli bir şeyler dinlemek istemiyorum. Yavaş adımlarla yürümeye başladım. Eve gidince yemeğimi yedikten sonra odama çıktım, Sedat hocanın vermiş olduğu okuma metnini bitirip ona uygun bir hikâye yazdım. Çantamı hazırladıktan sonra yatağıma uzanıp romanımı aldım, tam okumaya başlayacaktım ki o an çaldı telefonumun mesaj sesi. Bizimkiler yine... ''Erkenden uyudunuz mu yoksa sesiniz çıkmıyor?'' Cevaplamak için ekrana dokundum.
''Biz senin gibi uykucu değiliz Musa, derslerde bile uyuyorsun.'' yazıp yanına bir de gülme işaretini koydum mesajı yolladım. ''Ne yapalım Sıla Hanım bizde dünyaya uyumaya gelmişiz.'' diye cevap yazdı. Merve de konuşmamıza dâhil oldu tabi ama Musa'yı sinir krizine sokmak için gelmiş resmen sohbete. Bir mesajında da açık açık uyuyacağına benimle ilgilensen daha güzel şeyler olacak ikimiz için demeye getiriyordu ama bizimki anlamamış gibi yapınca yine başladılar tartışmaya. Gülümseyerek okudum yazışmalarını. Fakat Berk Can'dan ses çıkmıyor, hiçbir mesajı okuyup cevap yazmıyordu. Özelden yazdım, ona da cevap vermedi. Diğerleri tartışmaya devam ederken bende uykuya yenik düştüm. Sabah gözümü açtığımda saate baktım; 09.30! Dokuz buçuk mu? Yani ben okula geç mi kalmıştım! Telefonu elime aldım yirmi beş cevapsız çağrı ve 32 mesaj. Başucumda bir kâğıt; kızım babanla çıkmak zorundayım, uyanacağını biliyorum. Kahvaltın hazır yemeden gitme! Ah anne, nasıl bu kadar emin olabiliyorsun uyanacağıma. Hemen hazırlanıp evden çıktım ve koşar adımlarla okulun yolunu tuttum. Dersin matematik olması gerekiyor inşallah geç kalmamı sorun yapmaz yeni öğretmen... Sınıfın kapısına varınca derin bir nefes alıp tıklattım. ''Gel!'' İçeriye girdim.
''Özür dilerim hocam girebilir miyim?''
''Neden geç kaldın?'' Beklemiyordum böyle bir soruyu. Çünkü hiçbir öğretmenimiz bunu sormazdı, ya yerine geç otur ya da çık dışarıya derdi.
''Uyuya kalmışım özür dilerim''
''O zaman dışarda bekle, bir daha ki sefere geç kaldığında hatırlarsın bugünü, sorumluluk almayı öğrenmelisiniz çocuklar'' diye bağırdı. Dışarı çıktım, ben böyle bir öğrenci değilim ki! Derslerimi dinler, sınavlarımdan yüksek not alır ve zamanında gelirim. Bu sene ne oluyor bana böyle? Sanırım tatil etkisini atlatamadım hala... Kantine doğru giderken gördüm Kamran'ı, o da yeni geliyor sınıfa gidiyordu. Arkasından seslendim ''Boşuna gitme sınıfa almıyor.'' Bana doğru döndü ''Belki beni alır nerden biliyorsun?''
''Sadece uyarmak istedim'' dedim.
''Fikirlerini kendine sakla!'' diyerek gitti. Hay çeneme tüküreyim! Sana ne be Sıla sana mı kaldı bu serserinin geç kalması! Sınıfın kapısını çaldı ve içeri girdi. Biliyorum nasıl olsa o da katılamayacak derse. Beklemedim kantine indim, Şahin abiye karışık tostu yapmasını söyledim. ''Hayırdır geç mi kaldın?'' dedi gülümseyerek. ''Evet, Şahin abi ya düşün ben geç kaldım ve şu yeni öğretmen de beni sınıfa almadı, bu sene hiç düşünmediğim şekilde kötü ilerliyorum''
''Hepsi düzelir kızım yeter ki azimli olun, senin gibi derslerinde başarılı bir öğrenci nerede durup durmayacağını bilir, onun için hiç canını sıkma...''
''Sağ ol Şahin abi dedim ve tostuma uzandım'' ''Bir çay alabilir miyim?''
''Hemen veriyorum'' dedi Şahin abi. Arkamı dönüp masaya ilerlemek isterken gördüm Kamran'ı, çay isteyen oydu. İçimden kahkaha attım resmen, iyi olmuş öğretmen onu da almamış sınıfa içim rahatladı. Önce karşısındaki insanlarla nasıl konuşması gerektiğini öğrenmeli bence. Masanın birine oturup tostumu yemeye başladım, o da önümdeki masaya geçti, telefonunu çıkarıp birini aradı. Dinleyip dinlememekle kararsız kalarak ne konuştuğuna kulak kabarttım. ''Aşkım bende seni çok özledim, ama ne yapayım babamı biliyorsun devamsızlık yaparsam, derslerim başarısız olursa okula bir daha adım atamayacağımı söyledi. Gelemiyorum yanına özür dilerim ama seni çok seviyorum unutma...'' sevgilisiyle konuşuyordu anlaşılan. Yazık ayrılık baya bir dokunmuş zavallılarıma. Zil çaldı, aynı zamanda telefonumda, arayan Musa'ydı... ''Ooo uykucu Sıla günaydın, nerelerdesiniz acaba yanınıza gelmek istiyoruz da?'' Resmen eline koz verdim bunun, dün gece uykucu olduğuyla ilgili o kadar şey söyledim düştüğüm duruma bak. ''Kantindeyim arkadaşım buyurun gelin ne yemek- içmek istersiniz acaba?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Büyüsü
Fiksi RemajaKüçüklüğünden beri hedefinde polislik olan genç kızın lise yıllarında hayatına birinin girmesiyle değişiyor bütün hayalleri. Aşık olmanın ne olduğunu o zaman anlıyor Sıla. yaptığı hataların bedelini ne kadar kötü de ödemiş olsa aşkı yaşamak başka...