Ertesi gün okula bizimkiler ile buluşup gittik. Bahçe kapısından girdiğimiz an çaldı ders zili, hemen sıraya koştuk. Müdür bey yine konuşma yapacaktı. Bugün de devamsızlık ve kılık kıyafetten bahsedip bizi sınıflara aldı. Sıralarımıza oturup öğretmeni beklemeye başladık.
''Günaydın arkadaşlar''
''Günaydın Buse''
''Nasılsın Berk Can?''
''İyiyim Buse sen nasılsın?''
''Teşekkür ederim bende iyiyim, akşam kahve içmeye gidelim mi ne dersin?''
''Bizimkilerle kafeye gideceğiz zaten ama istersen sen de gelebilirsin!'' hepimiz ters ters baktık Berk Can'a sonuçta üç ay görüşememiş olup bugün hasret giderecektik, oldu mu şimdi bu? Buse ''Gelirim'' dedi ve gülümseyerek yerine oturdu. Bugün de ilk dersimiz edebiyattı, Sedat hoca sınıfa girdi; kitaplarımızı getirmişti, birkaç arkadaşın yardımıyla dağıttılar. Kitapları incelemeye başlamıştık ki o an kapı çaldı. ''Gel!'' Kapıda tanımadığımız bir yüz belirdi.
''Geç kaldım, girebilir miyim?''
''Tabi gelebilirsin ama yerine oturmadan önce kendini tanıtmanı istiyoruz.'' Yeni gelen öğrenci ile Sedat hocayı izlerken kafama bir kâğıt fırlatıldı, kâğıdı alıp okudum. Buse! ''Yeni gelen öğrenci bu!'' Buse'ye dönüp kafa salladım ''İyi de ne yapıyım?'' Bu kız da biraz tuhaf vallahi. Yeni gelen öğrenciye döndüm tekrar, isminin Kamran olduğunu ve okula yeni kayıt olduğunu söyledi. Aslında Buse'nin anlattığı kadar serseri de gözükmüyordu. Güzel bir şekilde formalarını giymiş, saçlarını yapmış ve gayet hoş kokan bir parfüm sıkmıştı. Sedat hoca Kamran ile tanıştıktan sonra istediği bir yere oturmasını söyledi. Kamran en arka sıraya geçerek oturdu. Konuları işlemeye yavaş yavaş başlamıştık artık. İlk ders bitince sınıftan çıkmadık, Buse'ye ''Serseri, kavgacı, kendini beğenmiş dediğin oğlan bu mu? Sen bilgileri yanlış yerden alıyorsun'' dedim. ''Dış görünüşüne aldanma ilerleyen günlerde göreceksin nasıl bir insan olduğunu.'' ''Peki, görelim bakalım.''
''Berk Can bana dönüp ''Hayırdır sen neden takıldın yeni gelene bu kadar?''
''Takılmak değil sadece Buse'nin söylediği yanlış şeyleri düzeltmeye çalışıyorum.''
''Daha bir saat oldu geleli ve muhabbetin olmadı ne kadar çabuk anladın dış görünüşünden?''
''Sadece tahmin...'' diyebildim. Buna ne olduysa böyle, neyse. Akşam ki planla ilgili konuşurken Kamran sınıfa girdi. Esmer, uzun boylu, kahverengi gözlü, yapılı biriydi. Bu güne kadar hep esmer erkeklerden hoşlanmışımdır ama ne yalan söyleyeyim hiç sevgilim olmadı. Teklif de geldi ama ben kabul etmedim çünkü derslerim daha önemli, hem uğraşamam ben öyle kıskançlık kaprisleriyle falan... Merve kolumu dürtükledi ''Sıla! Nereye daldın be güzelim?'' Kafamı çevirdim, gerçekten de dalmıştım Buse iyice aklıma soktu şu yeni geleni...
''Hiç ya dalmadım bakıyorum öyle.'' Berk Can ''Takıldı... Hem de baya bir takıldı yeni gelen öğrenciye.''
''Ne alakası var?'' diye çıkıştım. ''Sadece Buse'nin bahsettiği kadar serseri olmadığını düşünüyorum, bu yüzden incelemiş olabilirim. Daha ilk günlerden hayırdır ya ne oluyor size?'' ''Biz aramıza uzun zamandır beşinci kişiyi almıyoruz küçük Hanım farkındasınızdır umarım...'' dedi Berk Can. O an attı benim şalterler! Buse'ye bakarak ''O yüzden mi bugün kafeye beş kişi gidiyoruz?''
''Sıla haklı'' dedi Musa ile Merve... Konuyu uzatsak daha giderdi ama birbirimizi kırmak istemiyoruz, o yüzden son verdik tartışmaya. Musa'nın kendine bakmış olduğunu fark etmiş olmalı ki Kamran seslendi ''Hayırdır birader bir sorun mu var bakıp duruyorsun dik dik?''
''İşine bak arkadaşım yok bir şey...''
''Olur, sen de önüne bak o zaman!'' Berk Can ''Gördün mü bak senin uslu dediğin herifi çatmak için bahane arıyor.''
''Of fazla uzatmadın mı?'' Ne oldu bu çocuğa böyle gerçekten anlam veremiyorum. Küçük tartışmamızdan sonra muhabbet etmedik. Herkes kendi havasında, Berk Can neden böyle davranıyor? O, akşam kafeye Buse'yi çağırdığında bile biz bu şekilde ters davranmadık. Merve ile Musa da zaten kulaklıkları takmışlar beraber müzik dinliyorlar, şaşırmamak elde değil aynı kulaklıktan kavga etmeden müzik dinlemeleri gerçekten ilginç! Bu gün bir terslik var ama hayırlısı bakalım. Paydos zili çaldıktan sonra ben ''Hadi gidelim kafeye.''
'' Gidelim tabi hasret giderip kaynamamız lazım yoksa birbirimizi yiyeceğiz.'' Dedi Musa. Berk Can bana bakıp gülümsedi. Küsemezdik biz birbirimize senelerin dostluğu var sonuçta, en fazla bir gün... Berk Can saçlarımı karıştırdı ''Ya yapma'' dedim gülerek bende onunkileri karıştırdım. Okuldan çıkıp kafeye doğru yöneldik güle oynaya gidiyorduk
''Eskisi gibi olalım artık vakit geçirelim birbirimizle gençler!'' dedi Musa.
''Valla bizimkileri bilirsiniz sınav zamanı evden çıkamam, dersler yoğunlaşmadan takılabildiğimiz kadar takılalım''
''Sıla haklı, bizim de bu sene derslere yoğunluk vermemiz lazım kanka'' Berk Can'dı beni destekleyen. Merve, Berk Can'a bakarak gülümsedi; ''Bunu geçen sene de söylemiştin'' ''Demek ki pişman olmuşum bayan çokbilmiş!'' Hepimiz gülerek kafeye girdik, boş bir masaya oturup içeceklerimizi söyledik. Berk Can ''Hadi tavla oynayalım.'' ''Ben varım'' Dedim. Merve ile Musa hiç oralı değillerdi. ''Siz oynayın yenen benimle oynasın'' dedi Merve. Tavlaya başladık ilk zarım güzel geldi –düşeş- şansım bugün açık anlaşılan... Altı kapılarımı alarak başladım oynamaya. Bizimkiler şansımın ne kadar açık olduğunu ve Berk Can'ın beni yenemeyeceğinden bahsederek moralini bozuyorlardı. İlk oyunu ben kazandım hem de mars olarak skor 2-0. Berk Can şimdiden söylenmeye başladı. ''Ya ama haksızlık bunlar benim moralimi bozuyor oyuna adapte olamıyorum.'' Musa ''Bahane arama hiç yeniliyorsun işte.'' İkinci oyuna başladık ve Berk Can kazandı tabi düz olarak, durum 2-1... Oyuna devam ederken karşı masaya oturan, bizim yaşlarımızda delikanlı dikkatimi çekti. Kafasını hafif çevirince anladım Kamran olduğunu! Berk Can ''Sıla hadi sıra sende!'' Yine dalmıştım. Bu çocuk neden benim ilgimi bu kadar çekti? Hepsi Buse'nin yüzünden; yok çocuk sıkıntılı, yok herkese kafa tutar, serserinin teki e bende doğal olarak çocuktan bir atak bekliyorum; acaba neler yapabilecek, okulu nasıl karıştırabilecek? Bunları düşünürken Berk Can tekrarlardı ''Sıla oynamayacaksan bırakalım, ama baştan söyleyeyim ben kazanmış olurum.''
''Yok ya devam edelim daldım sadece.'' Berk Can arkasına baktı ''Yine mi bu çocuk!''
''Hadi devam edelim'' dedim. Berk Can'ın ilgisi dağılmıştı oyunu iyice boşladı. Anlaşılan bizimkiler yeni çocuktan hiç hoşlanmadılar, ama neden? Sonuçta bize bir zararı olmadı şimdiye kadar. Bir ses böldü düşüncelerimi ''Selam arkadaşlar.'' ''Hoş geldin Buse geç otur'' diyerek yan tarafı gösterdi Berk Can. Tavlayı bitirdiğimizde Berk Can ile skorumuz 5-3'dü. Yenmiştim ama Kamran'ı fark ettikten sonra oyunu boşlamasa aslında o yenebilirdi. Bir şeyler yiyip içtikten sonra kalkmaya karar verdik.
''Sıla lavaboya gidiyorum geliyor musun?''
''Geliyorum Merve'' bizimkileri masada bırakıp lavaboya gittik. Ben çıktığım da Merve daha ortalıkta yoktu. Tuvaletinin dışında beklemeye karar verdim. Tam kapıdan çıkmıştım ki birine çarptım! Göz göze geldik, Kamran! Pardon diyebildim sadece. Sesim titredi, ne oluyor bana böyle?
''Dikkat edersen sevinirim'' dedi ve yürüdü.
Merve çıktı o sırada ''Sen ne zaman çıktın çok bekletmedim değil mi? Keşke geçseydin masaya''
''Yok, önemli değil''
''Bir şey mi oldu rengin sapsarı olmuş?''
''Yok, bir şey'' Dedim. Bizimkilerin yanına gidince ayaklandı herkes. ''Hadi gidelim, geç bile kaldık.''
''Musa haklı bizimkiler de ilk günden tefe koymasın gidelim'' dedim. Kafeden çıkarken gözüm yine Kamran'a takıldı, bakmıyordu. Çarpışmasak belki burada olduğumuzu bile fark etmemişti. Berk Can kolumdan tuttu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Büyüsü
Teen FictionKüçüklüğünden beri hedefinde polislik olan genç kızın lise yıllarında hayatına birinin girmesiyle değişiyor bütün hayalleri. Aşık olmanın ne olduğunu o zaman anlıyor Sıla. yaptığı hataların bedelini ne kadar kötü de ödemiş olsa aşkı yaşamak başka...