6. Bölüm-Hastalık

1.1K 51 6
                                    

"Bayılmalarınız kalp hastalığına yol açabilir daha dikkatli olmalısınız" derken korkuyla Canberk'e baktım. Gözlerini yuvalarından fırlarcasına açmış doktoru dinliyordu.

İçimi kaplayan endişeyi bastırdım ve doktora bizi yanlız bırakmasını söyledim. ''Canberk ,Tuğçe'yi bulmamız lazım.'' Yüzünü buruşturdu.

''Bak Mira ben senin dostun değilim, ben sadece birisinin adamıyım ve senin karşındayım'' Yalvarırca bakarken ayağa kalktı ve kapıya doğru yöneldi. ''Sana yardım edemem. Sadece şunu söyleyebilirim, o herif Okanın adamlarından biri olmalı birkaç kez yan yana gördüm" kapıyı sertçe kapatıp gitti.

Ayaklarımı kendime çekerek ağlamaya başladım. Hıçkırıklarım boş odayı doldururken , anne ve babamın kanlı resimleri aklıma geldi. Onları tamamen hatırlamıyordum bile. Eğer bir annem olsaydı ağlarken bana sarılıp saçlarımı okşardı. Güçlüsün kızım diyerek destek olabilirdi.

Kendimi az da olsa toparlayıp lavaboyu bulmaya çalıştım. Kapıdan içeri gidiğimde kimsecikler yoktu. Aynadaki yansımama baktım. Mavi gözlerimin etrafı kıpkırmızıydı saçlarım dağınıktı , yüzüm bembeyazdı ve dağılmıştı. Formalarım buruşmuştu. Acınası haldeydim. Doktorumla konuştup hastalığım hakkında bilgi alıp hastaneden ayrıldım.

Telefonum zırlıyordu. Kimseyle iletişim kuramayacak kadar uğuşuktu beynim. Bir deniz kenarına vardığımda bir banka oturdum. Denizin masum görüntüsünü izlerken aklımda hep kardeşim vardı. O bana annemle babamın hatırası gibiydi ve ben onu koruyamamıştım. Vicdanım beynimi biraz daha sorgularken telefonum bir kez daha çalmaya başladı. Arayan çok sevgili yalancı teyzemdi.

Telefonu açtığımda rahatlığını belli eden bir soluğu ciğerlerinden dışarı saldı ''Mira neden şu lanet telefonu açmıyorsun? bu telefonları siz hava atın diye değil sizinle iletişim kurmak için alıyoruz. Ayrıca kardeşinin telefonu niye kapalı öldüm meraktan biliyormusunuz?"

Bizi önemsiyor ama yalan söylüyor. Buz gibi sesimle konuşmaya başladım. ''ah bizi çok önemsiyorsun evet '' dedim alaylı bir tavırla.

Bu tavrıma daha çok sinirlenen teyzem gürledi. ''elbette sizi önemsiyorum ama sizin umrunuzda değilim anlaşılan!'' bende sinirle konuştum ''ben ve tuğçe bir arkadaşımızda kalmayı planladık bir süre olmayacağız, bu kadarı yeterli dahasını bilmene gerek yok '' diyerek yüzüne telefonu kapattıktan sonra telefonumu tamamen kapattım.

Geçen her saniye Tuğçe daha çok zarar görüyordu. Boğazımda düğümlenen yumruğu yutarken yanıma oturan kişinin ılık nefesiyle irkildim.

Dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken Baran oturmuş yüzümü inceliyordu. ''Yorgun ve dalgın görünüyorsun'' baştan aşağı beni süzdü ve bakışlarını denize yöneltti. "Sadece biraz uykusuzum" Yüzüne baktıkça içimde bir yerlerde oluşan o boşluk büyüyordu. Onu hala deli gibi severken ona dokunamamak elini tutamamak inanılmaz derecede canımı acıtıyordu.

Göz yaşlarım gözlerimi yakıyordu "Beni gerçekten sevdin mi?" sevmek benimkinin yanında hiçbir şey Baran ama Canberk denen o piç kurusunun patronu çok tehlikeli. Ben hala seni seviyorum ki hem ama bilmiyorsun işte ikimizin iyliği içinde bunu bilmemelisin.

Boğazımda birkez daha düğümlenen yumruyu yuttum ve sesimin titrememesine özen göstererek konuştum "Sevdim" bakışlarını gözlerime kenetlediğinde gözlerindeki duygu özlemdi.

"Bende sevdim, ama o Okan denen it için benden hiç yere ayrıldığında bittin" duyduklarım içimi yakıp bitirirken sözlerini sürdürdü "sadece bilmek istiyorum ne değişti?" gözyaşlarımın akmaması için gözlerimi sıkıca yumdum "Bazen bir şeyler bitiyor azalıyor bende ikimizin daha fazla zarar görmemesi için bu ilişkiyi bitirdim" gözlerimi açtığımda bana biraz yaklaşmıştı.

Dediklerimin tek kelimesi bile doğru değildi şuan hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordum ama bunu yapamazdım.

"Peki ben sadece şunu söylemek için buradayım aramızdaki aşk ilişkisi bitsede biz hala arkadaşız düşman değiliz" arkadaşmı? ölümcül darbeyi yedikten sonra "arkadaş" dedim cılız bir gülümsemeyle.

O sırada telefonu çaldı ve yerinden kalkarak bir şeyler konuştu "Tamam anne hemen geliyorum" dedikten sonra bana doğru döndü "İşim çıktı daha sonra görüşürüz arkadaşım" arkadaşım kelimesini vurgulamıştı.Göz kırptı ve uzaklaşarak beni sonsuz yanlızlığımla baş başa bıraktı.

Daha fazla burada kalıp bekleyemezdim. Hava gitgide serinlerken olduğum yerden kalktım. Tuğçe'yi bulmam lazımdı ama onu nerede kimde arayacağımı hatta nerede kalacağımı bile bilmiyorum. Eve dönemezdim.

Bu kadar derdimin arasında birde Baran çıktı. Daha fazla tutamadığım gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken aklıma sözleri geldi

Bittin.

Zihnimde defalarca yankılanan bu sesi silmeye çalıştım. Hava kararıyordu. Tenimde gezinen rüzgar beraberinde yağmuruda getirdi.

Yağmur yağıyordu. Aklıma yağmur geldi. Eğer müsaitlerse bir süre onlarda kalabilirdim. Yağmur hızını artırırken elimi telefonuma götürdüğümde karşıdan Canberk'in yaklaştığını gördüm.

Sarı saçları sırılsıklam olmuştu yağmur taneleri yüzünden düşüyordu. Bu haliyle o kadar yakışıklıydı ki benim hayatımı mahveden bir pislik olmasaydı kesinlikle ondan hoşlanırdım.

Önümde durup çarpıkça gülümsedi "ne o sokakta mı kaldın" eğlenirce bir yüz ifadesini yapmacık bir tavırla bozup "Ah zavallı" sakince onu kenara ittirdim "Çekil" dedim ve yürümeye koyuldum.

Bu hareketi beni üzmüştü ama niye ki? Ondan hoşlanıyor olamazdım. Olmamalıydım! Yağmur'u arayarak beni almasını istedim. Baştan söylemediğim için kızdı fakat geliyordu. Sokakta kalmayacağım için sevindim.

Beyaz arabasıyla beni alıp evlerine götürürken pencereden dışarıda onu gördüm. Tuğçe'yi taşıyan adam orada duruyordu. Siyah takım elbisesiyle siyah bir şemsiyenin altına sıkıca tutunmuştu. Dudaklarını kıpırdattı karanlıkta tek anlayabildiğim kelime "korkma" olduğuydu.

Beklediğim Sendin-Düzenleniyor-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin