“Okan hayır bak dinle Okan!”
Cılız kollarımla onun kaslı kollarını çekiştirip durdurmaya çalışıyordum ama hiçbir işe yaramıyordu. Koridorda sürüklenirken birçok kişi bize bakıyordu.
“Okan bak dün körkütük sarhoş olmuşum Baran beni bulmuş. Telefonumu falan vermemişim oda beni nereye getireceğini bilememiş o yüzden buraya getirmiş hem aramızda hiçbir şey olmadı. Okan dinle Okan!”
Otelden çıkıp otoparka gittiğimizde, ben Okan diye cıyaklarken o beni umursamamakta kararlıydı. Arabasına bindiğinde kapıyı açmaya çalıştım ama kilitlemişti. Gözyaşlarım hıçkırıklarımla karışıyordu.
Camlara vurmaya başladım “Okan dur!” umursamadan arabasını çalıştırdı. Otoparktan dışarıya çıkana kadar arabanın peşinden koşturdum. Sonunda hızlandığında ve nefesim kesildiğinde ellerimi dizlerime koyup nefes almaya çalıştım
Gözden kaybolana kadar arkasından baktım. Daha sonrada duvara yaslanıp aşağıya kaydım. Hıçkırıklarım yüzünden zar zor nefes alıyordum. “O… benim…” hıçkırıklarım yüzünden sesim çok boğuk çıkıyordu. “Tuğçe…” başka bir şey söyleyemeden ağlamaya devam ettim.
Bir el beni kaldırdı “Ne oluyor Mira neden kardeşine güle güle demen gerekiyor? Ve sen niye bu haldesin” Kolumu ondan kurtardım. “Bilmene gerek yok. Zaten her şeyi mahvettin” onu hala seviyordum belki ama bana yaşattıkları benim için fazlasıyla ağırdı.
“Benim ne suçum var? Ben sana sadece yardım ettim. Ama sen bir teşekkür bile etmedin!”
“Senden yardım istemedim” hızla oradan uzaklaşıyordum ki başım dönmeye başladı gözlerim kararıyordu. Bilincimi açık tutmaya çalıştım. Sendeleyerek yürümeye devam ettim. Geç saatlere kadar eve gitmeyecektim.
Yağmurlara geldiğimde saate baktım. Saat epey geç olmuştu. Bütün aile bireylerini uyandırmamak için yağmuru aradım. Dışarıda yağmur yağıyordu ve sırılsıklam ıslanmıştım “Rüyanda mı gördün beni ya? Bu ne gece gece”
“Aç şu kapıyı Yağmur hadi”
Telefonu kapatıp beklemeye başladım. Biraz daha bekledikten sonra kapı açıldı. “Yağmurcum dışarıda yağmur yağıyor niye beni bekletiyorsun”
“Hahaha ne kadar komik(!) Gecenin bu vakti uykunun en tatlı yerinde uyandır sonra niye bekletiyorsun”
İçeri geçtim yürümeye başladık “Serpil teyzem uyanmadı değil mi?”
“Hayır. Hadi sen geç şu sırılsıklam kıyafetlerinden kurtul” Odama girdim ve kuru birkaç şey giydim. Dünden kalma makyajımı temizledim. Elinde yiyeceklerle Yağmur odaya girdi. “O espriden sonra bile sana yiyecek bir şeyler getiriyorum değerimi bil” kocaman gülümsedi. Biraz yedikten sonra elimle tepsiyi ittirdim “Doydum sağ ol”
“Bu kadarla mı? –olumlu manada başımı salladım- peki bakalım öyle olsun. İyi geceler” o gider gitmez gözlerimi sıkıca yumarak uyudum.
Saat 7 gibi Yağmur kolumdan çekiştirerek kaldırmaya çalışıyordu. “Hadi koca bebek kalk artık” biraz homurdandıktan sonra kalktım.
Dar bir kot ve bir t-shirt giydim. Saçlarımı tarayıp kırmızı gözaltlarımı kapattım. Kapıyı açan yağmur hemen kaşlarını çattı.
“Neden okul formalarını giymedin Mira?”
“Okul formaları okula giderken giyilir bense okula gitmiyorum” atkuyruğu yapmış olduğu sarı saçlarını geriye doğru savurdu.
“Bence gidiyorsun”
“Hayır! Gitmiyorum kimse bana karışamaz. Karışabilecek olan iki insanda şuan mezarda yatıyor!” yaşadıklarım yüzünden sinirlerim bozuktu ve her şeye bağırıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beklediğim Sendin-Düzenleniyor-
General FictionMira'nın hayatı beklenmedik bir şekilde değişirken, bilinmeyen kişinin mesajlarıyla da sırlar ortaya dökülür. Hayatı boyunca ailesi konusunda yalan atan teyzesine kin ve öfke beslerken ne yapacağını bilemez hale gelir. Diğer taraftan ise tehditleri...