ÇL BÖLÜM 1 : PEMBENİN ACI TADI

648 50 11
                                    

Herkese merhaba uzun bir zaman diliminden sonra yeniden buradayım. Açıkçası çok fazla bölüm yazma isteğim vardı, yazamasam bile konu düşünüp duruyordum ama bu sene üniversiteye başladım ve yurtta kalıyorum. Yurt ortamında ise oturup da kitap yazmayı açıkçası ben pek beceremedim. Şuan ne kadar devam edebilirim bilemiyorum.

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin 😍

Ayrıca şarkı önerilerinizi bekliyorum 😇

HBD

Bir el bana tutmam için fırsat verdiyse onu sımsıkı sarmalayıp hiç bırakmayacağım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Bir el bana tutmam için fırsat verdiyse onu sımsıkı sarmalayıp hiç bırakmayacağım.

Okulun koridorunun kalabalığını görmek nefesimi kesti. Bir çok dedikodu bu ,şu demeden dilden dile aktarılması ürkütücü duruyordu. Bir aralar bende onların ağzında çiğnenmekten heba olmuş bir sakıza dönüşmüştüm. Annem hakkında ki gerçeği bilmeyen okul tayfası ne buluyorlarsa ikinci kez düşünmeden dile döküyor diğerleri de bu saçmalığı havada hızla kapıyordu. Bir aralar annemin öldüğünü söylemişlerdi. Bu gerçekten de acımasızca seçilmiş bir kelime olmalıydı. Ölüm. On senedir neler yaptığını bilmediğim için bu kelimenin gerçek olacağını zihnimde açan bir tomurcuk olunca onu kökünden koparttım. Annem ölmedi dedim kendi kendime ölseydi eğer babam bana söylerdi diyerek kendimi ikna etmenin ufak bir yolunu buldum. Sonra annemin adı kötüye çıktı başka adamlarla yatıp kalktığını sonrada babamın bunu öğrenip onu evden kovmuş olduğunu söylediler. Sesimi çıkarmadım, çıkartamadım. Annemin gidişinde ki nedeni bilmemek bana bunları yapmamı sağladı. Sessizce sıramda oturup dersimi dinlemeye çalıştım. Dedikleri bir kulağımdan girip diğerinden çıkmadı. Onların kelimeleri beni günlerce uykusuz, düşüncelerin karmakarışıklığı içinde yaşamama sebep oldu. Sonra baktılar ben yine ıssız bir adada tek başıma takılıyorum sona erdi yalandan magazinler ama içimde közlerini bıraktılar.

Sınıfıma girip duvar kenarında ki ikinci sıraya oturdum. Çantamın içine evden çıkmadan önce yerleştirdiğim kitabımı elime alarak dış kapağında yazan 1984 rakamlarını işaret parmağımın ucuyla üstünden geçip üstünü sarı fosforlu kalemimle çizdiğim kısımlara göz attım. "İnsan, sevilmekten çok anlaşılmayı istiyordu belki de." Bu cümlenin üzerinde durup kendimi düşündüm. Sevilmek, biri tarafından sevgiyi hissetmek güzel bir duygu olabilirdi. Birinin sevgisi belki de o insanı ayakta tutan en yüce güçlerden biriydi. Benim için ise pek bir ifadesi yoktu. Annemin gidişinin ardından babamın üstümden duygularını süpürmesi sonucunda elimde sevgi adında hiçbir şey kalmamıştı. Şu aralar dört duvar yaşadığımız evimize iki kişinin daha katılacağını düşünürsek belki de artık sevgi içimde tomurcuklar açabilirdi ama sevgiden daha çok şuan anlaşılabilmeyi isterdim. İnsanların arkamdan dedikodu yapmak yerine elimi tutup destek olmalarını, acılarımla dalga geçmek yerine kendi acıları gibi sahiplenmelerine şuan her şeyden daha çok ihtiyacım vardı. Başka bir sayfaya atladığım da bu sefer başka bir alıntıyla karşı karşıya geldim. "İnsan insana nasıl hükmeder, Winston? Winston biraz düşünüp "Acı çektirerek. " dedi." Bu alıntıyı okuduğum an aklıma babamdan başka bir şey gelmiyordu. Annemin valizine birkaç kıyafet parçası atıp gidişinden sonra kapının eşiğinde durmuş taksinin uzaklaşmasını izlemiştim. Babam geldiğinde ağzını açmamış, birkaç dosya alıp evin kapısını bir daha açılmamak üzere kapatmıştı. Neden annen nerede diye sormadığın o zamanlar çok düşünmüştüm ama büyüdükçe aslında babamın annemin gittiğini bildiğini akıl etmiştim. Annem gidince ise her şey ters takla atmaya başlamıştı. Önce yeni bir eve gelmiş, eski evde ki huzuru bu eve taşımamıştık. Sonra babam işinden geç dönmeye başlamış, sımsıkı kucaklaşma ve yanağımda ki sıcak öpücükler yavaştan yok olmuştu. Zaman geçmişti kocaman evde iki yabancı halini almıştık. Ben onun yanına doğru adım attıkça o kaçmıştı. Sorular sormak istemiştim beni evde yalnızlığa sürüklemişti sonuç olarak ise bugün ki kız olmuştum. İçine kapanmış, evine gelip odasına kapanan ve gece on iki olunca pencereden gökyüzünü izleyen bir çocuğa dönüşmüştüm. Babamla aynı sofrada oturmayalı epey bir vakit almıştı.

ÇAMUR LEKESİ. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin