Hellooo Naber 😇
Kapının açılma sesi, fırtına öncesi sessizliğin bitişini hissetirmişti. Aklımda ki çarklar dönedursun, gelen misafirlerin kötü kişiler olduğuna kendimi inandırmak zor olmamıştı. Kaçabilirdim. Hızla yanımda ki pencereye uzandığım da, camda ki demirlikler alaycı bir kahkaha atmışlardı bana doğru. Omuzlarımı düşürmeme sebep olan bu sahne karşısında sandalyeme geri oturmuş, elimde ki çatalı ise her an birine saplayabileceğim pozisyonda tutmaya başladım. Konuşma sesleri geliyor, tam anlamadan başka biri konuya dahil oluyordu. Kaç kişilerdi?Mutfak kapısına yaklaşan her adım daha çok sandalye ile bütünleşmeme neden oldu. İçeriye giren ilk kişi omuzlarına kadar uzanan kahverengi saçlarının arasında sarı tutamların yer aldığı gözlüklü bir kız olmuştu. Dişlerini göstererek sırıtması ona sempati katsa da içimde ki alevleri bir türlü söndürmeye yetmedi. "Merhaba. Uyandın demek." Daha demin çocuğun oturduğu sandalyeye oturdu. Gözlerimi onun üstünde sabitlendiğim de benim ifadesiz yüzümü görmek tebessümünden birkaç parça çalıvermişti. "Hey korkmana gerek yok burada kimse sana zarar vermeyecek." ellerini teslim olur gibi havaya kaldırdığın da odaya homurdanarak Ata girdi.
"Asıl hayatı tehlike de olan kişi benim. Sabah sabah harika sesiyle kulaklarımın pasını aldı." Nilay'ın kaşları sertçe çatılırken, boş da kalan elimi boğazıma dayadım. Şuan o kadar çok sızlıyordu ki kaç dakika çığlık attığımı merak ettim. "Bakma öyle bana." Masa da ki çay bardağını alarak odadan çıkıyordu ki arkasından bakakaldım. Beni bu yabancı kızla yalnız başıma mı bırakacaktı? Kendisi sanki akraban! Derin bir nefesi içime çekerek düşüncemi onayladım. Bu kız kadar o oğlan da yabancıydı bana.
Gözlüğü burnunun ucuna düştüğünde işaret parmağıyla geriye ittirdi. "Nilay ben…" demeye kalmadan mutfağın girişin de ki gürültü ilgimi çekince o tarafa baktım. Yüzü kıpkırmızı olmuş sarışın bir çocuk odaya girmişti. Yüzünde ki kırmızı görmüş boğa ifadesine karşılık çatalıma daha çok sarıldım. İkimizin varlığından haberi yokmuş gibi camlı mutfak dolabında su bardağını çıkardı. Buzdolabına doğru attığı sert adımlara karşılık, kıza baktığım da avuçlarını başına dayamış kafasını iki yana olumsuzca sallıyordu. Sarışın oğlan ise hâlâ bizi fark etmemiş, soğuk suyunu içiyordu. Kız dudakları arasından bıkkınlığını temsil eden nefesi mutfağın içine bıraktı. "Rüzgar?"
Elinde ki bardak ile hızla bize doğru döndüğün de sertçe "Ne!" demiş beni görmesiyle daha demin ki sinirli hali bir an da uçuvermişti. Ruh halinde ki bu hızlı değişim içimde ki gitgide büyüyen kurtu besledi. "Aow! Güzel kız uyanmış." Elin de ki bardağı masaya koyarak bana elini uzattı. Eline kısa bir bakış atıp, gözlerine baktım. Yeşil gözleri Ata'nın orman yeşili gözlerine kıyasla daha açık bir yeşil tonu temsil ediyor, gözlerinin içinde sarı dallar ise yer almıyordu. Üzerine yapışmış kazağından belli olan yapılı vücudunun yanı sıra çenesi çok keskin değildi. "Bana aşık olduğunun farkındayım fakat şuan başka bir kızın peşinden koşuyorum güzellik. Ama sen üzülme onu elde edemezsen söz tamamen seninim!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇAMUR LEKESİ.
Novela JuvenilYarın belki de başkasının hikayesinin başlangıç günü olacak olsa da başroller belliydi, olay belliydi ben sadece o hikayeye bir bölüm gözüküp hiç var olmamış genç kız olarak kalacaktım. ©2018