👉🏼 -Rüveydanın bakış açısı-
"Savaş ben ... ben sandığın kişi değilim!"
O an aslında ne dediğimi fark etmiştim, ona bunu nasıl söylerdim?! Bana şaşırmış gibi bakıyordu doğal olarak. Yanağımdan yaşlar süzüleli, kalbim kırılalı, kendimden nefret edeli çok olmuştu.
"Nasıl yani?" diye sormuştu meraklı bir şekilde.
Ne diye bilirdim ki şimdi? Nasıl açıklayacaktım her şeyi? Neden çenemi kapatmayı bilmiyordum?! Düşünüyordum ama aklıma bir bahane gelmiyordu. Tam Savaş ağzını konuşmak için tekrar açtığında ileride gürültü duyuluyordu. Ses nerden geldiğine baktığımızda iki adamın kavga ettiğini görmüştük, bir adamın burnu bile kan içindeydi. Savaş bunu görür görmez hiç düşünmeden araya girmişti. İkisini ayırmaya çalışıyordu, ama korkmaya başlamıştım. Savaşa ya bir şey olursa? Savaş adamlardan birini tutup geriye tutmaya çalışıyordu, o adam "Bıraksana lan beni! Öldüreceğim şu herifi!" diye bağırıyordu Savaşa. Savaşın gözleri gibi değillerdi, o adamın gözleri sadece nefretle ve öfkeyle doluydu.
İşte tam o noktada beklemediğimiz bir şekilde adam bıçak çıkartıp kavgalı olduğu adama saldırmak istiyordu, ama Savaş inat edip onu hala geriye tutmaya çalışıyordu.
"Savaş çekil aradan!!" diye bağırıyordum tüm bedenim korkudan titrerken. Bunu bağırdığımda bana odaklanırken, konsantrasyonu dağılmıştı. Birden bire Savaşın yüzü kıp kırmızıydı ve ardından yere düşmüştü. Ne oluyor diye anlamaya çalışırken, Savaşın karnında ki kanları görmüştüm. Üstüme sanki kaynar sular dökülmüş gibiydi, Savaşın yanına koştum ve yere çöküp ellerimle yüzünü tuttum.
"Savaş?! Savaş iyimisin?!"
Konuşamıyordu, sadece "Rüveyda..." diye fısıldaya bilmişti.
"Biri ambulansı arasın!!" diye bağırmıştım insanların arasında. Korkudan o iki adamın kaçtığını bile fark etmiyordum, umrumda bile değillerdi, sadece Savaşın iyi olmasını istiyordum! Insanların içinden biri "Aradım geliyorlar!" diye bağırmasıyla, Savaşa tekrardan döndüm ve "Bak duydun mu geliyorlar, dayan Savaş!" demiştim titreyen sesimle. Yeşilleri kayboluyordu, artık gözlerini açık tutamıyor gibiydi.
"Savaş hayır hayır! Gözlerini kapatma!" diye ağlıyordum çaresiz bir şekilde, ama gözleri kapandığı gibi bilinci de kapanmıştı.
"Ölemezsin ... ölüm senin sıran değil! Uyan Savaş ... bana bir şans ver, sana seni ne kadar sevdiğimi söyleye bilmem için bir şans." diye yalvarıyordum hıçkırıklara boğulurken.
O an ambulansın sesini duymuştum. "Bak geldiler nolur dayan!" derken sacını okşuyordum, göz yaşlarımın arasında boğulmamaya çalışırken.
Ambulans arabanın içinde, elini tutuyordum, çaresizliğimi ona hiss ettirmemeye çalışarak. Savaşa bir şey olsa kendimi asla aff edemezdim! Onun yeşillerine bakmak isterken, kayboluşunu izlemeye dayanamam! Kaybetme korkusu içimi kemiriyordu, nefesimi benden alıyordu, sanki Savaş nefesimdi. Gözlerini kapatmasıyla nefesim kesilmişti, gözlerini açsa yeşillerine baksam, tekrardan nefes ala bilsem...
***
Ameliyathanenin önünde beklerken, ruhumun karanlığında kayboluyordum. Korkuyordum acı gerçeklerden kaçmaya çalışarak. Ben sadece herkesin iyiliği için gitmek isterken, her şeyi daha beter etmiştim. Savaşın gideceğimden nasıl haberi olmuştu ki?! Tekrar benim yüzümden acı çekiyordu, hatta hayata tutunmak için savaşıyordu. Savaş güçlü bir adam, öylece gidemez! Beklerken aklıma Mert, Zeynep ve Emre gelmişti, hepsi haberdarsızdı olanlardan. Telefonumu çıkartıp toplu mesaj attım, çünkü hiç konuşacak durumda değildim. Boğazım düğümleniyordu, yutkunamıyordum, nefes alamıyordum. Mesajı gönderdikten sonra birden telefonumun kapanmasıyla şarjımın bittiğini fark ettim. Tam zamanını buldu kapanmaya!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAZGEÇİLEN AŞK [tamamlandı]
RomanceAşka hiç inancı olmayan birinin, gerçek aşkını bulduğu halde, zorla vazgeçilişini anlatan bir hikaye. Eğer seni heyecanla hayattan koparan bir hikaye arıyorsan, tam yerindesin. Hoşgeldin.