τριάντα δύο

1.2K 143 20
                                    

aynı gökyüzünün altında uzanıyorlardı.

üstelik en güzel ayrıntı da bu değildi.

sarmaş dolaş, birbirlerine sarılarak ve saatlerdir yüzlerini karış karış izleyerek uzanıyorlardı.

ne seokjin'in suya ne de taehyung'un nefes almaya ihtiyacı vardı. hislerinin ne kadar hastalıklı olduğu önemli değildi. karşılarında dünya diz çökse dönüp bakmayacak kadar ilgisizlerdi dış dünyaya.

iç geçirdi seokjin işaret parmağıyla taehyung'un saçlarını alnından uzaklaştırırken. "çok güzelsin,"

diğeri kıkırdayarak sevgilisinin boynuna gömüldü bir süre. ikisi de çimenleri izleyip gülüyordu.

taehyung kafasını az mesafeyle kaldırarak önce büyüğünün yüzünü ay ışığı altında izledi bir süre, sonra saçlarına güller kondurdu dudaklarıyla.

"ciddiyim taehyung..." büyük olan doğrularak sevdiğinin yüzüne eğildi daha iyi görebilmek için. taehyung dediğini anlamak ister gibi bakıyordu suratına.

bir kez daha iç geçirdi. "canımı ellerine bırakmak isteyeceğim kadar güzelsin. aklım almıyor."

pes ederek çimenlere geri uzandığında, çok geçmeden küçük olan omzuna elini atarak yeniden sarmıştı bile. anlamasına gerek yoktu bazen. birbirlerini hissetmeleri yetiyordu.

yine de seokjin, hissizleşiyor gibiydi.

"sevgilim,"

göz göze geldiler.

"bana yardım etmelisin."

"bana, taehyung, en çok ve bir tek sen yardım edebilirsin.
elimi tut, hissetmemi sağla, yaşıyor olduğumu bileyim. benimle kal, yine de her yere birlikte gitmeyelim."

küçük olan sessizce mırıldandı. "bazen anlamıyorum dediklerini."

diğeriyse gülümseyerek bastırdı bir kez daha, derisini sökecekmiş gibi hissettiren acısını. "yalvarırım anlama." çünkü o, küçüğünün bunu ne anlamasını ne de hissetmesini istemiyordu. kaldıramazdı. zayıf düşerdi. o düşerse, seokjin kanardı.

bir klişenin vücut bulmuş en acı verici haliydiler, kendi çaplarında.

sonra taehyung aniden doğruldu. "kalkma yerinden," dedi saçları çimenlere dağılmış olana. "seninle bu gece yıldızları seyredeceğiz."

"zaten seyretmiyor muyuz?" dedi seokjin, diğeri dizlerinin üzerinde otururken.

taehyung gülümseyerek büyük olanın uyluklarına oturduğunda, ikisinin de ciğerlerindeki nefes aynı anda tükenmiş gibi hissettiler. taehyung, yine de devam ederek seokjin'in ellerini başı üzerinde toplamasına yardımcı oldu. bu sırada söyleyeceklerini düşünüyordu. büyüğünün kulaklarına eğildiğinde kendisinden beklemediği bir yavaşlıkla fısıldadı. "o zaman yıldızları seyretmeyelim. onları hissedelim. bu gece sadece kendini değil, bir evreni hissetmeni sağlayabilirim."

seokjin anın etkisinden kısa bir anlığına sıyrılıp boşluğa düştüğünde, bu tarz küçük jestleri ve ona dair her şeyi özleyeceğini hatırladı. ayrılmak istemiyordu. canlarını birbirlerine katmak, hiç bıkmadan yıllarca sevmek istiyordu. dört harfli bir kelimeyi kendine yakıştıramıyordu. hepsinden çok, ondan ayrılma düşüncesini hazmedemiyordu.

hırıltılı sesini toparlamaya çalışsa da başaramadı. "benimle kal."

boğazına düğümlenen her halatı hissetti taehyung. anlamasa da hissetti.

o gece planladıklarının aksine sadece diğerinin düğümlerini çözmek için şah damarından öpmeyi seçti.

o gece planladıklarının aksine sadece diğerinin düğümlerini çözmek için şah damarından öpmeyi seçti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

gnash/i miss u
"will you come home
and stop this pain tonight?
stop this pain."

hava lodoslu, sokak lambaları çalışmıyor ve etrafta garip garip uğultu sesleri var. seviyorum bu havayı açıkçası. medyadaki parçayı daha önce önerdim mi bilmiyorum, bir daha öneriyorum öyle bir durum varsa.

sevgiler,
i.

congratulations |taejinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin