01.01.19
jimin & jungkook/mistletoe (christmas day)"Jungkook şu ağacı yerleştirmeme yardım eder misin?" Taehyung boyundan uzun çam ağacını kapının önünden çekmeye çalışırken mutfağa seslendi. Ayak seslerini duyduğunda ağaca bakarken devam etti. "Nasıl götüreceğiz bunu içeriye ya?"
Gelenin Jungkook ya da Jimin olmadığını yaklaştıkça çoğalan, değişmeyen parfüm kokusu ve beline sarılan kollarla anladı. "Pek müsait gibi görünmüyorlar. Benim yardım etmemi ister misin?" Gülümseyerek başını arkasındaki bedenin omzuna yasladı. Sonra Seokjin'in dediğini gözden geçirdi ve toparlanarak kaşlarını çattı. "Benim mutfağımda ne yapıyor onlar ya?"
Seokjin bir süre boş boş suratına baktıktan sonra dediğini anlayıp kahkaha atmaya başladı. Diğeri durumu anlayamadan kahkahalarını durdurmayı başarıp onu duvarla arasına aldı. "Sadece mutfakta atıştırmalıkları hazırlıyorlar diyecektim. Ne kadar kötü düşünceli bir çocuk oldun sen."
Bu sırada küçük olan boynuna kadar kızarmıştı. Bakışlarını Seokjin'in açık gömleğinden görünen göğsüne kaçırmadan da duramıyordu. "İçeri mi geçsek? Üşüdüm sanki?"
"Hadi ya? Domates gibi kızarmışsın oysaki."
"Seokjin," dedi ittirmeye çalışırken. "Hadi sevgilim, ağacı içeri götürelim. Yapacak çok işimiz var değil mi?" İttirmek bir işe yaramayınca kollarının arasından geçerek içeri koştu Taehyung. Büyük olan kahkahalarla arkasından bakıyordu.
"Sanki gece kollarıma düşmeyeceksin."
🎄
"Namjoon hyung hile yapıyor!" Adını duyan genç adam omuzlarını silkip kartları yere bıraktı. "Siz de bunu yeni fark ediyorsunuz."
Yoongi hariç bütün grup Taehyung'un evinde toplanmış, küçük odaya tıkışmıştı. Hallerinden şikayetçi değillerdi. Birlikte oldukları sürece bir depoda veya gökdelenlerde olmak onlar için bir şey ifade etmiyordu. Yine de şimdi olduğu gibi sıkıntıdan patlıyorlardı. Kart oynamaktan bıkmış, hepsi ayrı yerlere kendilerini atmışlardı.
Köşedeki çam ağacı renkli ışıklar ve en tepeye tutturulmuş bir yıldızla süslenmişti.
Taehyung ağacı süsledikleri anı hatırladı.
"Yıldızı nasıl yerleştireceğiz?"
Seokjin neşeyle soludu. "Buna gerek yok çünkü bir yıldız olarak ben varım."
Jungkook elindeki tabakları içeri taşırken güldü. "O zaman seni ağacın tepesine oturtabiliriz?"
"Jungkook sana kaçman için üç saniye veriyorum."
Jungkook elindeki zıplayan topu duvara fırlatıp geri yakaladıktan sonra sıkıntıyla üfledi. "Yoongi hyung nerede ya, içki getirecekti hani?"
Hoseok saniyesinde cevap verdi. "Çok az kalmış, geliyormuş." Telefonunu cebine atarken sırıtıyordu.
"Senin yaşın içkiye tutuyor muydu, kurabiye kafa."
En büyükleri sarı saçlıya döndü. "Bence yaşı içkiden fazlasına tutuyor ve bunu aramızda en iyi sen biliyorsun."
Jungkook Jimin'e baktıktan sonra gülerek önündeki topla ilgilenmeye devam etti. Jimin hariç herkes kahkahalarla kıvranıyordu şimdi.
❄
"Gece yarısına yarım saatten az kalmış ve biz ölü gibi oturuyor muyuz?" Yoongi şişenin dibindeki içkiyi çalkalarken mırıldandı.
Taehyung başını sallayarak ofladı. Kafasını sevgilisinin dizine yaslayıp saçlarını salladı. İkisinin arasındaki dilde bu "saçlarımı sev" demekti. Diğeri gülümseyerek saçlarını okşamaya başladı.
Jungkook ve Jimin kapının önüne çıkmışlardı, Namjoon mutfakta telefonla konuşuyordu ve kalan dörtlü sıkıntıdan patlayarak Yoongi'nin tabiriyle "aptal" televizyon programlarından birini izliyorlardı.
Seokjin ayağa kalkarak küçüğüne elini uzattı. "Gel benimle." Yeni çıkmaya başlayan Hoseok ve Yoongi için özel bir alan oluşturmak istiyordu. Daha da önemlisi, sevgilisine hediyesini vermek.
Küçük olan saatlerdir bu anı bekliyormuş gibi eline tutunarak ayağa kalktı.
Koridoru aşarak Taehyung'un odasına geldiler.
"Hyung, ne için geldik?"
Cevap vermedi ve küçük olanı cama kadar yürüttü.
"Çok güzel kar yağıyor, değil mi?"
Taehyung neredeyse ağlayarak camdan dışarıyı seyrediyordu. Kar taneleri aheste aheste yere süzülüyordu. "Evet," dedi hayranlıkla bakarken.
"Daha güzel bir şey sahibim."
Gülümseyerek Seokjin'e sarılmak için arkasını döndü ama gördüğü yüzünden neredeyse dili tutulmuştu.
Elinde bir kolye tutuyordu.
Kar tanesi ve yıldızın yan yana durduğu eşsiz bir kolye. Daha önce hiç bu kadar güzelini görmemişti.
"Ama-"
Büyük olan diğerini susturmak için güzel bir yöntem biliyordu. Taehyung gözlerini kapatmış kendini güvendiği kollara bırakırken diğeri son kez boynundan öperek kolyeyi taktı.
"Neden böyle bir kolye? Yani, aklına nereden geldi?"
Seokjin gülümseyerek sevgilisinin boynunda anlam kazanan kolyeye baktı. "Soğuğu seviyorsun ama soğukta sıcağa kaçarak ısınmayı daha çok seviyorsun. Yıldızları seviyorsun ama kar yağdığında ağlamak istiyorsun. Elinden gelse ikisini de bir arada görmek istersin ve işte, senin için gökyüzünden inciler çaldım."
İnci demişken, Taehyung asıl incileri gözlerinden aşağı döküyordu. Bir süre göz göze kaldıktan sonra kendi hediyesini vermek için dolaba yöneldi.
"Gözlerini kapat."
"Böylece beni daha rahat öpebileceksin, değil mi?"
"Sadece gözlerini kapatır mısın?"
"Tamam, tamam."
Küçük olan elindekini önlerine taşıdıktan sonra seslendi. "Bekle- böyle yerleştirirsem- sanırım oldu. Evet, aç gözlerini."
Seokjin gözlerini açtığında, ruhunda resmettiği kareyi gördü. Birliktelerdi, mutlulardı ve yağan karın altında el ele tutuşuyorlardı. Yıldızlar gökyüzünde değil, kendi saçlarındaydı.
Uzunca bir süre kaderin dokunduğu en güzel şeyin ikisini birleştirmek olduğunu düşünerek sarılarak Taehyung'un çizdiği resmi izlediler.
Salondan gelen çağrıyla yeniden el ele tutuşarak koşarak içeri geldiler.
Geri sayım başlamıştı.
Sarılarak beklediler.
Müzikler ve havaifişekler patladığında,
hepsi en güzel hediyenin birlikte olmak olduğunu biliyorlardı.
♤
selam!
ara veriyorum dedim ama 2019 için böyle bir bölüm bırakmak istedim. hikaye ile bağlantısı olmayan, alternatif bir bölümdü. beğendiyseniz veya tam tersi olduysa, buraya düşüncelerinizi alabilir miyim?
mutlu, rengarenk bir 2019 diliyorum.
bolca sevgiler,
i.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
congratulations |taejin
Fanfickim taehyung, kendisinden ayrılan sevgilisi kim seokjin'e mesajlar bırakmaya başlar.