είκοσι εννέα

1.2K 149 28
                                    

finneas/let's fall in love for the night

klimt: bu gece beni sever misin?

jinseok: sanki başka zamanlarda yapmıyormuşum gibi

klimt: seviyor musun?

jinseok: bunu bildiğini sanıyordum

klimt: biliyorum

klimt: sadece

jinseok: bir şeyler güvenini kırmış ve kötü hissediyorsun

klimt: lütfen nedenini sorma, bütün gün moralim bozuktu

klimt: saçma sapan şeyler

jinseok: sorun değil

jinseok: buradayım

klimt: bunu duymaya ihtiyacım var

jinseok: bunu sana her sabah söyleyebilir ve seni bununla uyutabilirim

klimt: ama burada değilsin

jinseok: düşün, yanındayken daha ne mucizeler biriktirebileceğimizi

klimt: seokjin

klimt: anla işte

klimt: neyi istediğimi anlar mısın

jinseok: benim küçüğüm ilgi ve sıcak kollar istiyor

jinseok: orada olacağım birkaç dakikaya, beni bekle

klimt: gel

bakışıyorlardı.

seokjin geldiğinden beri yine kapının önündeki mermere oturmuş birbirlerine bakıyorlardı. arka planda duyulan tek şey dakikada en az iki kez yükselen iç çekişler ve yapraklara öncülük eden rüzgarın müziğiydi.

fırtına öncesi sessizlik anın her yanına yayılmıştı. taehyung bu ortamı resmedecek olsa birkaç dakika sonra acımasızca öldürülecek küçük bir çocuğun sevimli kahkahası hakkında düşünürdü.

ilk konuşan taehyung oldu. "neden geldin?"

seokjin kafasını yıldızlara kaldırıp omuzlarını kaldırdı. "gelmemi istedin."

"ama sana gel demedim," dedi eliyle saçlarının önünü düzeltirken. karşısındaki adamı yarın göremeyecekmiş gibi seyretmek istiyordu. öte yandan büyük olan kısacık bir gülüş sundu.

"sende bana ait bir kalp var ve bizim için çarptığı sürece seni anlayabilirim."

ikisinin de kalbi aynı anda tekledi.

özlemin ve gururun karmaşası taehyung'u delirtiyordu. onun kadar güzel olmasının kimin suçu olduğunu gecelerce düşünmüştü. güzel gören gözleri miydi yoksa o muydu?

ağlayacak gibi hissederek dolan gözlerini bastırarak sildi. seokjin'in bileğini tuttu. elektrik çarpmış gibi hissetse de bırakmadı. yine de bir süre önce dudaklarını taçlandırdığı bu bileği şimdi tutarken elleri titriyordu.

seokjin tepkisizdi.
yol kenarına atılan ceset gibi.

yaşadığını hissetmenin tek yolunun önce küçük olanı hissetmesinden geçtiğini biliyordu.

"taehyung," dedi bileğine dolanan elin üzerine parmaklarını dolarken. küçüğü yanına çekerek bir kez daha gözlerinin içine baktı. "benimle kal."

büyüğün içinde korku vardı. bir daha asla görememekten korkuyordu. içindeki artan ateşin sebebi günün ışığını görememe korkusu değildi. günışığını görememekten korkuyordu.

anlaşılması için devam etti seokjin.

"bu gece benimle kal. seni sevmeme izin ver. istediğin resmi yap, istediğin gülün dikenini bana batır. sesimi çıkarmayacağım. seninle olmama izin ver. hissedebileyim, yeniden yaşıyor gibi hissedebileyim. yalvarırım, sabaha hepsini unutabilirsin. bu gece benimle kal-"

rüzgarın dindiğini, ağaçların yapraklarını susturduğunu anlamadılar.

o gece seokjin'in sözlerini bölen taehyung'un kelimeleri değildi.

o gece seokjin'in sözlerini bölen taehyung'un kelimeleri değildi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

her şey doğru ve ben yanlışmışım gibi hissediyorum, sıkıcı.

uyumayan varsa güzel geceler
yeni görenlere günaydın
i.

congratulations |taejinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin