14
Cumartesi günü olan partide, çocuklarla yüzüm asık bir halde ilgilenmeye çalışırken ve herkesin dikkati bendeyken kendimi tutamayarak tuvalate koşup kusmuştum. Kapıyı kapatmayı unuttuğum için birkaç meraklı çocuk beni izlemiş, daha sonra ise tekrar yanlarına dönmek zorunda kaldığımda Joohyun noona beni çocukların anneleriyle ilgilendirmeye yöneltmişti. Tabii bu yine de meraklı çocukların yanıma gelmesine engel değildi. "Oppa?"
"Hım?"dedim bacağımın yanında diken ve kafasını kaldırmış, koca mavi gözleriyle bana bakan minik kıza. "Neden annem gibi kokuyorsun oppa?"
Elimdeki tepsinin üstünde olan dolu içecekleri boşlarıyla değiştirirken kaşlarımı kaldırıp dudaklarımı büzdüm. "Annen kim senin?"
Tamam, çocuklarla bu kadar kaba konuşmamalıydım ama bacağımdan bile kısa boyuyla yanımda öylece dikilip koca gözlerini bana dikince kendimi tuhaf hissediyordum. İstemsizdi ama... "Bak,"dedi pantolonumu çekiştirerek. Gözlerimi ona çevirdiğimde elini pantolonumdan çekip bu sefer arka tarafımda kalan bir yeri gösterdi. Omzumun üstünden gösterdiği yere baktığımda ise karnı oldukça büyümüş olan hamile bir kadın gördüm. "Annem o."dediğinde tekrar bakışlarımı ona çevirdim. "Ve sen de onun gibi kokuyorsun." Gözleri iyice açılmış, pembe minik dudakları kocaman açılmıştı. Tatlıydı. "Oppa, yoksa hamile misin?"deyip bu sefer tuhaf bir ses çıkartıp minik tombul elleriyle ağzını kapattı. Ben daha dediğin şeyin tüylerimi diken diken eden hissini üstümden atamadan bu sefer sesini daha da ürpertici hale getirip, "Annem de önceden çok kusuyordu, senin bugün kustuğun gibi."dediğinde her şeyin sadece birer tesadüften yana olması için içimden dua etmeye ilk o gün başlamıştım.
Ama maalesef öyle görünmüyordu.
Jeongguk'a kızgınlık dönemimin geciktiğini, bir ayı tamamlamayı beklediğimi söylemek büyük bir aptallıktı. Seokjin hyung bana eğer Jeongguk'a ben söylemesem kendi söyleyeceğini demişti ama gerçekten de bunu yapacağını düşünmemiştim. Jeongguk kızgınlık dönemime her an girebilirim düşüncesiyle alfasının yanından ayrılmamıştı. Bana tuhaf bakışlar atıyordu. Mide bulantım, başımın dönmesi ve istemsizce Jimin ile geceleri sevişmek yerine ona sokularak kokusunu derin derin içime çekerek saatlerce aralıksız uyuyordum.
Tesadüfler sadece bunlarla da sınırlı değildi. Jeongguk artık üstüme atlamıyordu ama ben ne zaman Seokjin hyunga Jeongguk gibi kokup kokmadığımı söylesem ondan evet cevabını alıyordum. Aynı Jeongguk gibi kokuyordum. Hamile gibi.
Taehyung ve Jimin'i Namjoon ve Hoseok ile buluşması için evden kovduğumuzda, Seokjin hyung, Jeongguk ve ben salonda oturmuş, sessizce birbirimize bakmaya başlamışken çoktan kızgınlık dönemine girmem gereken günleri geçmiştim. "Eşleşmenizden bu yana otuz altı gün oldu."diye mırıldandı Seokjin hyung.
İç geçirdim. Hamilelik fikrini düşünmemiştim. Eğer dün, kafedeyken keşke kivi olsaydı diyerek sesli bir şekilde düşüncelerimi dile getirmeseydim, Joohyun noonanın alay eden bir tonda, "Aşerdin mi yoksa?"demezdi ve ben bu hamilelik düşüncesine bu kadar yakın hissetmek zorunda kalmazdım.
"Hastaneye gitsek iyi olur."diye mırıldandı Seokjin.
İç geçirdim. "Kesinlikle."
"Şimdi mi?"dediğinde Jeongguk, kafamı salladım. "Hemen bunu halledelim. Artık neyim olduğunu sorduğunda Jimin'e gerçek bir cevap vermek istiyorum."
"Pekala... Taehyung'a haber vereyim, merak etmesin."dediği an elinde olan telefonu anında Seokjin hyung elinden aldı. "Bu aramızda kalacak derken ciddiydim Guk-ah."
"A-ama-"
"Hyunguna karşı mı geliyorsun sen? Hım?"
Jeongguk kafasını eğip püfledi. "Hayır hyung."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Paradise | yoonmin ✓
Fanfiction"En zorlu omegayla eş oldun Park Jimin." - omegaverse