16
Hep birlikte nehir kenarında piknik yapmaya karar vermiştik. Seokjin ve ben yemekleri hazırlamış, alfalar eşyaları hazırlamıştı. Jeongguk ise sadece oturduğu yerden hangi eşyaların gerekli olduğunu söylüyor, doğumuna az kaldığı için sabırsızlığını bizim üzerimize yoğunlaştırıyordu. Tatlıydı. Bu yüzden iki de bir Taehyung kendi işlerini unutup onu öpüyor, Seokjin'den azar yiyordu çünkü erken gitmezsek ona göre yer kalmayacaktı.
Yemekleri yaparken koku rahatsız edici olmadığı sürece Seokjin hyunga mutfakta sıkıntı çıkarmamıştım. Ama tabii bu yine de Namjoon ve Hoseok'a küfürler etmediğim, Jimin'in kokusunu aldığım her an mızmızlanarak ona seslenmediğim anlamına gelmiyordu. Ben ilgiye aç, hamile bir omegaydım. Ayrıca yoga beni iyi hissettirse de kilo alışım sinir bozucu bir hızla devam ediyordu.
"Tamam, yemekler de hazır!"dedi Seokjin hyung son paketi de sepete koyarken.
"Jimin nerede?"diye sordum sepeti alan Namjoon'a.
"Jeongguk'u ne olur ne olmaz diye evde kalmaya ikna etmeye çalışıyor."
"Aish, öyle şey olur mu?"deyip dilimi şaklatarak kafamı iki yana salladım. "Son günlerini doğada geçirip rahatlamaya çalışması onun için çok iyi olur."
Omuz silkip ilerlediğinde Seokjin ile ben de içeceklerin olduğu poşetleri alıp peşinden gittik. Jimin'in Jeongguk'u ikna etmesinin imkansız olduğunu zaten biliyordum, o yüzden Jeongguk'un çoktan Taehyung'un arabasında arka tarafa oturduğunu görmek beni hiç şaşırtmamıştı. Taehyung ona dönmüş bir şeyler derken o sadece yanaklarını şişirmiş halde alfasını dinliyordu. Onlara gülümseyip kendi arabasının yolcu kapısını açmış, beni izleyen Jimin'e yöneldim. Yüzündeki tatlı gülümeyişe karşılık dudaklarımı büzdüm. "Kalbimi hızlandırdı gülümseyişin."deyip açık tuttuğu kapıdan içeri, yolcu koltuğuna oturdum ve beni izleyen alfama döndüm. Hala baş döndüren kokusu yetmezmiş gibi bir de gülümsemeye devam ediyordu. "Sadece o kadar mı? Hım..."dedi ve eğilip dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Tatlı dokunuşu karnımda bir sıcaklık oluşmasını sağlarken yavaşça gözlerimi açıp onun sadece birkaç santim uzağımdaki yüzüne, sıcacık gözlerine baktım. "Senin bana bakman bile nefesimi kesiyor omega."diye fısıldadığında dudaklarımın arasında ufak bir inilti çıktı. Kendime engel olamamıştım. Park lanet olası Jimin benimle böyle tatlı tatlı konuşurken, kalbimi bir bakışıyla ele geçirmesi yetmezmiş gibi kelimeleriyle de ruhumu ele geçirirken ona karşı aç olan kişiliğimi bastıramıyordum.
"En azından oraya varmamızı bekleseydiniz!"diyerek Hoseok araya girdiğinde, Jimin dudaklarıma ve burnuma birer öpücük kondurup geri çekildi. Gözleri iyi olup olmadığımı kontrol eder gibi yüzümü ve vücudumu süzmüş, daha sonra da arabanın arka tarafına oturan Hoseok'a dönmüştü. "Kemerini tak hyung, gidiyoruz." Ardından gözleri bana döndü. "Sen de bebeğim."
Kış gelmeden ve son güneşli, güzel günlerden tekini yaşarken piknik yapacağımız yerin kalabalık olacağını tahmin etmiştim ama ormandaki piknik alanına baktığımda şaşırmadan edememiştim. Çok fazla kişi vardı. Bazıları yerde, bazıları çardaklarda bazıları ise ağaçların altında oturuyor, bazıları top oynarken bazıları öylece etrafta yürüyordu. Hava hem güneşli hem de cidden güzeldi ve bu kadar kalabalık olmasına şaşırmamak gerekiyordu.
Seokjin hyung bizi Jeongguk için ormandaki gölün tarafına götürürken ben orasının soğuk olacağını söyleyip sızlandım. Oraya çocuklu aileler çocuklarının güvenliği için uğramazken biz her pikniğe çıktığımızda hep oraya otururduk. Ama şimdi Jeongguk ve ben hamileydik ve gölün kenarı soğuk olabilirdi, hasta olabilirdik. Özellikle de doğumu yaklaşan Jeongguk için bu iyi bir fikir değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Paradise | yoonmin ✓
Fanfiction"En zorlu omegayla eş oldun Park Jimin." - omegaverse