I knew and loved him.

353 29 20
                                    

Toz...
En yakın arkadaşından kalan tek şey. Onu hatırlatacak bir şey yok. Ya da onunla ilgili konuşabileceği birisi. Sadece toz. Bir kavanoza bile koyamadığı havaya karışan toz. Steve yüzleşmek istemese de toz en yakın arkadaşından kalan tek şey değil, en yakın arkadaşının ta kendisi. Üçüncü kez kaybettiği arkadaşı.... Steve onu kaybeden tek kişi olduğundan emin. Bucky toz olduğu zaman orada çöken kadını fark etmedi bile. Natasha nın Bucky yi, pardon Natalia nın James i belki onlarca kez kaybettiğini bilmiyor. O aşktan habersiz. O çapkın arkadaşının kızıl kadına (şimdi sarışın sma neyse) olan hislerinden habersiz. Kimse Natasha nın ne kaybettiğini bilmiyor. Ama hayattan vaz geçmiş gibi duruyor. Yine de Steve in yanında, yine de onu kolluyor. Neden? Steve Rogers ın aklına geliyor bu. Şu an beraber kahve içtiği kadına bunu sormak zorunda. Neden tanıştıkları ilk andan beri onu kolluyor?

Steve: Neden?
Nat: Efendim?
Steve: Neden hayata küstün? Kimi kaybettin? Neden tanıştığımız ilk günden beri beni kolluyorsun? Neden bana karşı bu kadar sabırlısın?
Nat: Saklamanın anlamı yok sanırım ha?
Kadın gülümsüyor. Adam ise cevabı almak için sabırsız.
Nat: Hepsinin cevabı tek bir kelime Rogers.
Steve: Peki neymiş o kelime?
Nat: James...
Steve anlamaz şekilde Nat a bakıyor.
Steve: James?
Nat: Sanırım Bucky dersem anlarsın.
Steve: Nasıl?
Kadının gözleri dolu. Gülümsüyor. Sonra da arkadaşına bakıyor. Steve açıklamayı hak ediyor.
Nat: KGB de bir eğitmen vardı. Soğuk acımasız tüm kızların korktuğu biri. Herkes onun makine olduğunu söylerdi. Ben inanmazdım. Orası RedRoom du sonuçta. Orada hayatları yok ederlerdi. Benimki gibi hayatları. Şöyle düşündüm eğer bir adamı makineye çevirdilerse bu adam kim bilir neler yapmıştır. Merak ettim hem de çok. Ama ona soramazdım. Zaten beni pek sevmiyordu. Çünkü bir derste tüm kızlar onu dinlerken ben gülme krizine girmiştim. O şaşkın bakışı hala hatırlarım. Ondan korkmuyordum. Bana RedRoom um yapmadığı ne yapabilirdi ki. Ucunda ölüm olduğunu bilerek onu araştırdım. İsmini öğrendim. Dayanamadım ve Hatırlaması için yardım ettim. Ama çok büyük bir hata yapmıştım.
Steve: Ne?
Nat: Onu sevmiştim. Belki de aşık olmuştum. Gençtim tecrübesizdim sonunun ne olacağını bilerek sevdim onu. O da beni sevdi. Çok büyük bir hataydı bu. Onu sevdiğim için bırakacaktım. Onu bir daha yok etmelerine izin vermemeliydim. Ama ben kalmalıydım. Sanırım aynı planı o da yapmış. Sonunda kaçan ben kalan o oldu.
Natasha nın gözleri yavaşca doldu aklına o gün gelmiş gibiydi . Kadının bakışlarında özlem vardı.
Nat: Bir arkadaşı vardı. Onu merak ediyordu. 60 yıl filan önce arkadaşının buza düştüğünü bilmiyordu.Çünkü zaman konusunda en ufak fikri yoktu. Benden ona göz kulak olmamı istedi. Bende oluyorum işte.
Steve: Sen ve Bucky?
Nat: Hatırlamıştı Steve. Seni hatırlamıştı. Tek istediği seni bir kez daha görebilmekti. Kavgadan kaçmayan kısa sıska Brooklyn li çocuğu.
Steve: Her şey şimdi anlam kazanıyor. Onu bilmen, iç savaşta işi kendin halletmek istemen, Black pantheri bizim için oyalaman...
Nat: Evet.
Steve: Ben bunu nasıl fark edemedim.
Nat: Çünkü çok safsın. James seni bana emanet etmekle doğru kararı verdi. Emin ol buna.
Steve: Bana biraz daha anlatır mısın?

Günün sonuna kadar iki arkadaş James Barnes dan konuştular. Steve için arkadaşını bilen biri ile sohbet etmek harika bir şeydi. Nat 'ın Bucky için onunla ilgilendiği gibi o da Bucky için Nat ile ilgilenmeliydi. Sonuçta arkadaşının sevdiği kadındı Natasha. Steve o ikisinin birbirini bulmasına şaşırmamıştı. İki tane rahat çılgın psikopat suikastçi. Onları çift olarak görmeyi çok isterdi. Ama en yakın dostu gitmişti. Arkasında ise Natalia sını bırakmıştı.

I Will Always Find YouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin