Kızıl kadın karda yürürken ellerini cebine koymuştu. Kanada'nın soğuğunu Rusya'ninkinden daha çok seviyordu. Bu soğuk eski kötü anıları değil arabaya bodoslama dalan geyikleri hatırlatıyordu. Ah geyikler küçük yaramaz şeyler... Yok o sincaplardı. Ay hatlar karıştı. Ama geyikler de sevimli. Ah geyikler boynuzlu psikopat ponçikler.... Nat heyecanlı mıydı? Belki. Onu özlemiş miydi? Aaa o kim köpek. Hatırlasa her şeyi bırakıp onunla kaçar mıydı? Evet. Evet kaçardı. Kadın ormanlık alanda gülümsedi. Konu bu adam olunca cidden sapıtıyordu. Kimsenin fark etmemesi iyiydi tabi. Jetin olduğu tarafta dışarıda iki adam gördü. Bucky'nin koku yeniydi. Sarı ayrıntıları vardı. Bununda vibranyum olduğunu tahmin etti. Wakanda'ya uğradıklarını tahmin etti. Metal kollu adam bir geyik ile bakışıyordu. Nat gülmeden edemedi. James Buchanan Barnes, kış askeri tam bir disney prensesi gibi görünüyordu. Kafasında sincap olan sarı saçlı adam kadını görünce gülümsedi ve onun yanına geldi.
Steve: Selam Natasha.
Nat: Selam. Steve burada Amerika ya suçlu iadesi var ama suçlu olduğumuzu düşünenler çok az artı tipimizi bilen yok yani bir ihbar olmaz zaten bize ormanın içinde ev ayarladım onun dışında ayı ,geyik, sincap gibi şahıslarla karşılaşabiliriz. Onlara zarar verirseniz Bucky nin kolunu götünüze sokarım. Başka bir şey demeyeceğim şimdilik.
Steve: Sağol Nat.
Nat: Sıkıntı yok. Yalnız kalmamış oldum.
Steve: Haberin olsun bu arada Bucky'nin iyice kafası karışmış seni tanıdığını ve aranızda romantik şeyler olduğunu sanıyor. Çok üstüne gitme ama...
Nat: Ne?
Steve: Evet bencede tuhaf.
Nat: Hatırlıyor mu yani?
Nat hızla Bucky'nin yanına ilerledi Steve ise arkasından acıyarak baktı.
Steve: Bunun da kafası karışmış yazık. Bucky'i de Nat konusunda uyarsam iyi olacak sanırım.Devam edecek....