VIII

5.1K 503 663
                                    

Nikah davetinin ertesi günü, aynı zamanda evliliklerinin de birinci ayının dolduğu gündü. Harry'nin üvey kardeşi George'dan hala haber yoktu. Janette rezil olduğu için -ve muhtemelen biraz da korkusundan- gayrimeşru dedikodusu yapmayı kesmişti.

Zaten ikisinin o günkü gündemi Janette veya George değildi. Lord ve Lady Langdon'ın söyledikleri şeylerdi. Harry ve Louis büyük salondaki koltukta yan yana oturmuş sessizce çaylarını içerken, akılları karmakarışık haldeydi.

Louis belli etmemeye çalışarak Harry'e baktı. Lord Langdon söylediği çoğu şeyde haklıydı. Harry gerçekten çok güzeldi. Kulağının altına kadar gelen kıvırcık saçları, dolgun dudakları, parlak yeşil gözleriyle her insanın hayalini kuracağı bir eşti. Çok narindi, akıllı ve olgundu, ayrıca gerçekten yetenekliydi. Louis'nin yanında diğer herkesin yanında olduğundan daha rahat göründüğü de inkar edilemezdi. Acaba cidden bu evliliği gerçek bir evliliğe çevirmek ister miydi?

Harry ona bakınca Louis aniden başını çevirdi. Ama Harry onun bakışını yakalamıştı ve şüphesi artıyordu. Lady Langdon ona Louis'den bahsederken "Gözlerinden okunan sevgiden bahsetmiyorum bile, sizi sevdiği çok açık!" demişti. Harry bunu kelimesi kelimesine ezberlemişti çünkü kafasında dolaşan tek cümle buydu. Louis Harry'den gerçekten hoşlanıyor olabilir miydi?

"Louis."

"Harry."

İkisi aynı anda birbirine seslendiklerinde Louis gülümsedi. "Söyle canım."

"Şey..." Harry gergince yutkundu. Onun yüzüne 'Beni arkadaşın olarak değil, eşin olarak seviyor musun?' diye soramazdı ki! "İşin yoksa, dışarı çıkalım mı?"

"Biliyor musun, ben de at gezisine çıkmak ister misin diye soracaktım." dedi Louis. "Akşam yemeği hazır olana kadar biraz ata binelim mi, ne dersin?"

Harry heyecanla ayağa kalkarken gülümsedi. "Olur, evet. Kesinlikle." diye cevap verdi. Louis de ayağa kalktı, ceketini düzeltti. "Güzel, o zaman binici kıyafetlerimizi giyip çıkalım."

İkisi birlikte yenilenmiş olan merdivenlerinden yukarı çıktı. Son zamanlarda Harry'nin hayatında kocaman değişimler olmuştu ama o bundan hiç şikayetçi değildi. Açıkçası; babası öldükten sonra hissettiği o büyük üzüntü yavaş yavaş kayboluyordu. Kabulleniyordu galiba. Alışmaya başlıyordu.

Louis için de bu evlilik yeni bir çağa atlamak gibiydi. Yıllarca kurtulamadığı kocaman yalnızlığı, Harry'nin her kelimesinde daha da küçülüyordu. Bir şekilde, Harry ona ikinci bir hayat sunmuştu. Gayrimeşru olduğu düşünüldüğü için elinden alınan şeyleri, Harry geri vermişti. Unvanı, ihtişamlı yaşamı, saygınlığı... Ve evlenme şansı.

Bu evliliğin gerçek olmasını ister miydi?

Bunu çok fazla düşünmeden kıyafetlerinden kurtuldu. Düşünürse içinden çıkamayacaktı ve bunu hiç istemiyordu. Harry'nin dostluğunu kaybetmek istemiyordu. Onunla dans etmeyi, sohbet etmeyi, alışverişe gitmeyi, ona kitap okumayı sevmişti. Şimdi Langdon'lara güvenip 'gerçek evlilik' mevzusuna girerse, ve Harry bunu istemezse, Louis onun ahbaplığını kaybederdi.

Aklını işle meşgul etmeye çalışarak binici kıyafetlerini giydi ve ayağına kahverengi çizmeleri geçirdi. Saçlarını pudraladıktan sonra şapkasını taktı. Hazırlanması asla uzun sürmezdi, neyse ki Harry'nin de öyle.

Koridorda tekrar buluştular. Harry kibarca onun koluna girdi ve merdivenlerden inerken hiç konuşmadı. Onun da kafasında muhakeme ettiği bazı şeyler vardı.

Babası sürekli işlerle meşgul olduğu için Harry yalnız büyümüştü fakat hiç değilse akşamları birlikte yemek yerlerdi. Babası ona başına gelenleri anlatırdı ve Harry de ona gün içerisinde çizmeye başladığı resmi gösterirdi.

DUKE OF LOVEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin