XVII

5.8K 437 1.3K
                                    

Yatağın cibinlik perdesi açılıp da pencereden süzülen ışık yüzüne vurunca, Louis gözlerini açtı. Önce yatakta tek başına olduğunu fark ederek meraklandı, sonra perdeyi açan ve kendisine gülümseyerek bakıyor olan kişinin Harry olduğunu görerek rahatladı. "Günaydın." dedi hayretle. Genelde ilk önce uyanan kişi hep kendisi olurdu.

"Günaydın, Dük Hazretleri. Bu sabah epey uyudunuz." diye karşılık verdi Harry. "Daha uyandırmazdım ama sensiz çok sıkılıyorum. Kalk hadi."

"Ne kadar eşsiz olduğunu söylememe gerek var mı?"

"Sık sık söylüyorsun zaten." Harry şımarıkça saçlarını savurarak onu güldürdü. Kapıya doğru "Lauren, gelebilirsin." diye seslendi, tekrar eşine döndü. "Seni atölyemde bekliyorum, bugün kahvaltıyı oraya hazırlattım. Dışarıda fena yağmur yağıyor ve atölyeden dışarı harika görünüyor."

Louis "Siz nasıl arzu ederseniz." deyip göz kırptı. Harry de ona aynı şekilde göz kırptıktan sonra geri geri adımlayarak odadan ayrıldı ve arkasında sırıtmaktan yanakları ağrımış bir Louis bıraktı.

Onun arkasından odaya giren Lauren, Louis'ye iyi sabahlar diledi. Testiyle eline su döküp havlusunu tutarak yüzünü yıkamasına yardımcı oldu. Elindekileri komodine bıraktı, dolaba ilerledi. "Dük Hazretleri sizin için birkaç parça kıyafet hazırlattı, onları giymenizi istiyor."

Louis Harry'nin bu kadar hazırlanmış olmasına da gülümsemeden edemedi. "Tamam, yatağın üstüne bırakıp çıkabilirsin."

Lauren onun emrettiği gibi, katlanmış kıyafetleri yatağa koydu, reverans yaparak dışarı çıktı. İçeride yalnız kalınca, Louis üzerindeki geceliği çıkartıp kenara bıraktı. Uyanmayı seviyordu. Özellikle de uyanır uyanmaz Harry'nin yüzünü görmeye başladığından beri. Bazen Harry utangaç oluyordu, başını onun boynuna gizleyip sessizce günaydın diyordu, bazen de bu sabahki gibi şakacı, neşe dolu oluyordu. Her hali ayrı güzeldi, Louis tek tek onun her mimiğine ve hissine bayılıyordu.

Siyah pantolonu ve dar kesim beyaz gömleği giydi fakat bir de pantolon askısı görünce şaşkınlıkla gözleri açıldı. Bunu işçi sınıfı giyerdi. Harry'nin neden ondan bunu istediğini anlayamasa da, pantolon askısını da taktı. Aynadaki görüntüsünü beğenmediğini söylese yalan olurdu, bu bile yakışıyordu.

Odadan çıktı, koridorda yürüdü. Harry'nin atölye olarak kullandığı kütüphaneye ilerledi. Orayı seviyordu. Eşinin tutkuyla resim çizişini görmeyi, duvardaki tablolara yansımış iç dünyasını izlemeyi, o yeteneğini ve zanaatını tuvale nakşederken ona kitap okumayı seviyordu.

Louis ahşap kapıyı açıp başını içeri uzattığında Harry cam kenarındaki tekli koltuklardan birine oturmuş dışarıyı izliyordu. Önündeki uzun bacaklı sehpada yemekler ve ikisi için çay duruyordu. Karşısındaki koltuk Louis'ye ayrılmış olmalıydı.

"Çok yakışacağını biliyordum." dedi Harry ona bakıp gülümserken. Louis baş parmaklarını pantolon askısına geçirip ileri geri hareket ettirdi. "Bunu giymemi neden istedin bilmiyorum ama beğenmediğimi söyleyemem."

Harry gülümsedi. "Gel yanıma."

Louis hala odanın içine bakmadığı için odanın köşesindeki şeyden habersizdi. Gözleri sadece eşine odaklıydı. Kendisine ayrılan koltuğa oturduğunda Harry'nin hediyesi Louis'nin arkasında kalıyordu, artık görmesi hiç mümkün değildi.

Harry küçük porselen demlikteki çayı iki fincana doldururken Louis de ortadaki çöreklerden bir tane kendisine, bir tane Harry'e olacak şekilde alıp tabaklara yerleştirdi. Her sabah olduğu gibi birbirlerine afiyet olsun diyerek yemeye başladılar.

DUKE OF LOVEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin