0.6

2.8K 240 33
                                    

Midemin bulandığını hissettiğim an elimle ağzımı kapattım ve sandalyemi çekip lavaboya doğru koşmaya başladım.

Nerede bu lanet lavabo?

Lavaboyu ilk başta bulamamış ve afallamıştım fakat sonrasında kocaman bir kadınlar tuvaleti yazısı gördüm ve görür görmez oraya doğru koşmaya başladım.

Hayır, burada olmaz. En azından lavaboda kussam?

Lavaboya girer girmez boş bir kabine girdim ve kustum. Bütün bunlar olurken Jimin'in ne hâlde olduğunu bilmiyordum ama şaşırmış olmalıydı, ya da hiç umursamazdı.

Sifonu çektim ve elimi göğsümün üstüne bastırarak, huzurla soluk verdim. Çok şükür bir kusma vakasını da kazasız belasız atlatmıştım.

Kabinden çıktım ve tam karşımda Jimin'i gördüm.

"Neler oluyor?"

"Kızlar tuvaletine girmen yanlış."

"Neler olduğunu söyler misin?"kolumu kavradı ve direkt olarak gözlerimle temas kurdu.

"Bir şey olduğu yok, sadece biraz midem bulandı o kadar. Normal şeyler bunlar."gözlerimi ondan kaçırdım.

"Buradan salak gibi mi gözüküyorum?"

"Hayır, buradan da salak gibi görünüyorsun, sadece oraya özel bir şey değil."dedim. Zaman kazanmaya ve konunun değişmesini istiyordum.

"Ha ha,"dedi. "Jennie, hemen anlatıyorsun yoksa peşini hiç bırakmam."

Zaten bırakmıyorsun!

Kolumu ondan kurtardım ve musluğa doğru yöneldim, ardımdan ifadesizce ve sabır dilenerek bakıyordu.

Ağzımı çalkaladım ve ardından peçete ile kuruladıktan sonra Jimin'e bakmadan lavabodan çıktım.

Peşimden çıktığında bir süre sessizce oturduğumuz masaya doğru yürüdük.

İkimizde masadaki eski yerlerimizi aldık ve karşı karşıya oturduk.

"Annemle babamı sormuştun değil mi?"konu bulmaya ve gergin ortamı dağıtmaya çalışıyordum. "O ikisi ayrılar ve ben babamla kalıyorum. Annem hakkında pek bir fikrim yok, en son görüştüğümüzden bu yana çok zaman geçti. Açıkçası aramız pek iyi değildir. En son evlendiğini duydum."

"Hmm"dedi ve masadaki peçetelerle oynamaya başladı. "Neden sürekli kusuyorsun? Yoongi ile kavga ettiğim gün de kusmuştun, yoksa.."

Elimle durmasını işaret ettim. "Sadece bir tesadüf."dedim ve dudaklarımı birbirine bastırdım. "O gün de midem bulanmıştı, bugün de. Sana denk gelmesi sadece bir tesadüf."

"İnanmadım."

"İnanmalısın,"dedim ve çantamdan telefonumu çıkarıp saate baktım. Saat ne ara 11 olmuştu?

Acaba babam eve gelmiş miydi?

"Saat çok geç olmuş, artık kalkalım. Babam merak eder."sözlerimin ardına içimdeki kız büyük bir kahkaha patlattı.

Ne merak ama!

"Jennie, eğer bir hastalığın varsa, bunu hemen yenmen gerekiyor."söylediklerimi duymamazlıktan gelmişti. "Şimdi bir bakıyorum da baya zayıflamışsın."gözleriyle beni süzdü ve ardından bir eliyle kafasına vurdu. "Ne aptalım!"

"Öyle bir şey yok."dedim. Benim sorunlarımı öğrenmesini istemiyordum. Ne olursa olsun insanların zaaflarımı öğrenmesi tercih edeceğim bir şey değildi.

"Bu konuyu hemen şimdi halledeceğiz."dedi ve sandalyesinden çıkıp benim yanıma geldi. Beni kolumdan tutup kaldırmaya çalışınca, "Cidden, yok öyle bir şey."desem de beni dinlemedi.

"Babam,"dedim. "Merak edecek. Olmaz. Yarın belki,"dedim ve çantamı koluma geçirdim.

Alaycı bir şekilde güldü. "Babanla aranızın iyi olmadığını ve hatta babanın alkolik biri olduğunu biliyorum."dedi. "Emin ol yokluğundan haberi bile olmaz."

Yokluğundan haberi bile olmaz.

Gözlerimin dolduğunu hissettiğim an yanaklarımı ısırdım. Ağlamayacaktım. Nasıl bu kadar kolay söyleyebilirdi bunu? Asıl nereden biliyordu bunları?

"Sen... Nasıl?"

"Şş"dedi ve bir parmağını dudaklarıma götürüp susmamı işaret etti. Ardından ellerimden tuttu ve çıkışa doğru gitmeye başladık.

"Hesap.."dedim, sesim boğuk çıkmıştı.

"Merak etme, bana bir şey demezler."

Ellerimi ondan kurtardım ve onu arkasından takip etmeye başladım. Nasıl olur da yelkenlerimi bu kadar kolay suya indirebilirdim?

Ben Jennie'ydim. Her zaman duvarlar arasında ve mantığı ile hareket eden bir kızdım ben. Yoongi'den çıkma teklifi aldığımda bile mantığımı dinleyip kabul etmiştim.

Bazen mantık da yanılır.

Jimin'in adımlarını takip ederken kafam aşağıdaydı ve yere bakarak yürüyordum. En sonunda durduğumuzda ağzım açık kalmıştı.

Önümde siyah bir Porsche vardı ve Jimin onun kapısını açıp sürücü koltuğuna oturuyordu. Bir süre şaşkınlıkla baktım. Tamam, bizim halimiz de iyiydi fakat bu... Nasıl on yedi yaşındaki bir çocuğun Porsche'si olurdu?

Yanındaki koltuğu açtım ve oturdum. Rahat gözükmek istiyordum ve öyle gözüktüğüme emindim.

Jimin arabayı çalıştırdı ve o an fark ettim. Nereye gittiğimizi bilmiyordum.

"Nereye gidiyoruz?"

"Diyetisyene"

"Saat çok geç değil mi?"kafamı cama çevirdim ve akşamın karanlığının hakim olduğu sokaklara baktım.

"Müşteri ben olduğum sürece saatin bir önemi yok."dedi. Kendine oldukça çok güveniyordu.

Kafamı camdan çektim ve koltuğa yasladım. Bir süre Jimin'i izledim. Araba sürerken oldukça hoş görünüyordu.

"Ehliyetsiz nasıl sürebiliyorsun?"

"Ehliyetsiz olduğumu kim söyledi?"gözlerimi yoldan ayırmıyordu.

"Hani on yedi yaşındayız ya, bildiğim kadarıyla reşit olmayanlar ehliyet alamıyor."sesimde iğneleyici bir tavır vardı.

"Belki de on yedi yaşında değilimdir."

Doğru ya! Ondan okul listesinde ismi yoktu.

"Demek bu yüzden.."diye mırıldandım.

"Ne yüzden?"dedi. Kaşlarını çatmıştı.

"Okul listesinde ismin yoktu."

"Beni mi araştırdın?"sırıtıyordu.

Gözlerimi devirdim ve kafamı çevirip camdan dışarısını izlemeye başladım fakat bir yandan ben de sırıtıyordum.

...

solo ❦ JenMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin